Bağcıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada THK'nin sistemli şekilde baskı altına alındığını ve tasfiye edilmek istendiğini belirtti.
“Uzun yıllar ülkemizin gurur kaynağı olan Türk Hava Kurumu ne yazık ki son yıllarda baskı ve varlığını ortadan kaldırma politikalarıyla karşı karşıyadır” ifadesini kullanan Bağcıoğlu, THK’ya yönelik yıpratma sürecinin 2013 yılına kadar uzandığını ifade etti.
O yıl kurumun en önemli gelir kalemlerinden biri olan kurban derisi toplama konusundaki tekel yetkisinin kaldırıldığını, bu hamleyle birlikte Atatürk’ün emaneti olan THK’nın iflası için adeta her yolun denendiğini belirten Bağcıoğlu, mevcut iktidar döneminde kurumun birçok gelirinin kesildiğini, yöneticiler hakkında görev ihmali ve yolsuzluk iddialarının da ortaya çıkmasıyla THK’nın borç batağına sürüklendiğini, 2019'da kuruma kayyum atandığını kaydetti.
"THK’NIN KULLANILABİLİR UÇAKLARI PİSTLERDE TUTULURKEN ORMANLARIMIZ YANDI, KÜL OLDU"
Bağcıoğlu, kurumun elindeki yangın söndürme uçaklarının Etimesgut’ta çürümeye terk edildiğini, buna karşılık yurt dışından milyonlarca dolara uçak kiralandığını belirterek, "Bu durum, 2021 yılındaki büyük yangın felaketinde kamuoyu tarafından açıkça hissedildi. O günlerde bile THK’nın kullanılabilir uçakları pistlerde tutulurken ormanlarımız yandı, kül oldu” dedi.
THK kayyum heyetinin şimdi de kurumun varlıklarını tasfiye etmeye yöneldiğini belirten Bağcıoğlu, açıklamasına şöyle devam etti:
"Haziran ayında alınan kararla THK Genel Başkanlığı ile bağlı vakıf, üniversite ve iştiraklerce kullanılan 29 aracın satılmasına karar verildi. Satışa çıkarılanlar arasında akaryakıt tankerleri, otobüsler, kepçeler, karavan ve kamyonlar da var. Araçlar için bilirkişi raporları hazırlandı. Ancak bu gelişmeler kamuoyunun yeterince gündemine gelmedi, basın sessiz kaldı. Kamuoyuna yansıyan değerlendirmelere göre, bu sürecin arkasında iki temel gerekçe olabileceği öne sürülmektedir; bir, THK’nın havacılık alanında uluslararası sertifika verebilen tek kurum olması nedeniyle, bu yetkinin Türkiye Hava Sporları Federasyonu’na (THSF) devredilmesinin hedeflendiği, iki Türkiye genelinde çok sayıda taşınmaz ve mal varlığı bulunan THK’nın bu kaynaklarının kontrol altına alınmasının amaçlandığı iddia edilmektedir. Basına yansıyan bilgilere göre, THK’nın ana binasında görev yapan bazı deneyimli personelin farklı birimlere görevlendirme adı altında uzaklaştırıldığı öne sürülmektedir. Bu çerçevede, söz konusu personelin Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Gökçen Havacılık İktisadi İşletmesi ve THK Vakfı gibi yapılar altında görevlendirildiği; yerlerine ise THK kültürüne ve kurumsal geçmişine yabancı, iktidara yakın isimlerin atandığı iddia edilmektedir.
"THK'NIN ÇÖKÜŞÜ, TÜRKİYE TARİHİNE KARA BİR LEKE OLARAK GEÇECEKTİR"
"Mevcut durumda THK, kayyumlarla ve havacılıkla ilgisi olmayan atamalarla şekillendirilmeye; içi boşaltılmaya çalışılmaktadır. Unutulmamalıdır ki yönetimler hata yapabilir, başarısız olabilir. Ancak hukukun dışına çıkan uygulamalar cezalandırılmalı, süreçler yasal çerçevede yürütülmelidir.
Cumhuriyetimizin bu köklü kurumu, Atatürk’ün emaneti olan THK, kişisel hırs ve siyasi hesaplara kurban edilmektedir. Bu kurumun yok edilmesi sadece bir kurumun değil, bir Cumhuriyet değerinin de yok edilmesi anlamına gelir. Türkiye’de askeri ya da sivil havacılığa gönül veren herkesin, bu dönüşüm dayatmasına sessiz kalması, ileride acı bir tecrübe olarak tarihe geçecektir. THK’nın tarihsel mirasına, Atatürk’ün emanetine sahip çıkılması, toplumun ve devletin asli sorumluluğudur.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 'İstikbal göklerdedir' özdeyişinden hareketle, Türk Hava Kurumu’nun yeniden ayağa kaldırılması, hak ettiği saygın konuma kavuşturulması CHP iktidarında mutlaka sağlanacaktır. Bu kurum sadece bir havacılık mirası değil, aynı zamanda Cumhuriyetimizin bağımsızlık ve çağdaşlık idealinin gökyüzüne yansıyan simgesidir. Sorumlulardan beklentimiz gerekli düzenlemeleri derhal yaparak THK’yı yeniden ayağa kaldırmalarıdır. Aksi takdirde, bu kurumun çöküşü, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçecektir."
Kaynak : cumhuriyet.com