İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, bugün sabah saat 08.30’dan itibaren Silivri ve Çorlu cezaevlerini ziyaret etti. Ziyaret kapsamında aralarında avukatlar, belediye başkanları, akademisyenler ve kamu kurumlarında üst düzey görevlerde bulunmuş isimlerin de olduğu yaklaşık 40 tutuklu ile görüşmeler yapıldı. Ziyaretin ardından açıklama yapan İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Ö. Kaboğlu, cezaevlerinde karşılaştıkları tablonun “hukuk devleti açısından son derece kaygı verici” olduğunu söyledi.
“TUTUKLAMA KOŞULLARI ANAYASAYA GÖRE YOK”
Kaboğlu, Anayasa’nın 19. maddesini hatırlatarak, “Tutuklama ancak çok istisnai koşullarda uygulanabilecek bir tedbirdir. Oysa görüştüğümüz kişilerin hiçbirinde anayasanın aradığı tutuklama koşulları mevcut değildir” ifadelerini kullandı. Anayasa’nın 13. maddesine de vurgu yapan Kaboğlu, “Varsayalım ki bir suç şüphesi olsun; buna rağmen adli kontrol gibi daha hafif ve ölçülü tedbirler açıkken tutuklamaya başvurulması hukuka aykırıdır” diye konuştu.
SEÇİLMİŞLER, AVUKATLAR, AKADEMİSYENLER CEZAEVİNDE
Baro heyetinin görüştüğü isimler arasında seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, milletvekili Can Atalay, Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney, avukat Selçuk Kozağaçlı, şehir plancısı Tayfun Kahraman ve çok sayıda tutuklu avukatın bulunduğu belirtildi. Kaboğlu, “Bu kişiler yalnızca özgürlüklerinden değil, seçmenlerinin, müvekkillerinin ve hizmet verdikleri toplum kesimlerinin iradesinden koparılmaktadır” dedi.
İDDİANAME YOK, TENSİP ZAPTI YOK
Tutukluluk süreçlerindeki keyfiliğe dikkat çeken Kaboğlu, bazı dosyalarda aylar geçmesine karşın iddianamelerin hazırlanmadığını, bazılarında ise tutuklama gerekçeleriyle iddianamede yer alan suçlamaların tamamen farklı olduğunu söyledi. MESEM protestosu kapsamında tutuklu bulunan 16 Türkiye İşçi Parti’li (TİP) öğrencilerle ilgili örneği aktaran Kaboğlu, “10 gündür tensip zaptı dahi düzenlenmemiş dosyalar var. Bu durum keyfiliğin artık istisna değil, kural haline geldiğini gösteriyor” dedi.
ANNELER VE ÇOCUKLAR AYNI ANDA CEZALANDIRILIYOR
Kadınlar koğuşundaki tabloya özel olarak değinen Kaboğlu, tutuklu avukat Oya Tekin’in beyanlarını kamuoyuyla paylaştı.
Kaboğlu, “Kadınlar koğuşunda yaklaşık 1300 mahpus bulunuyor. Aralarında anne olan ve adli kontrol uygulanması mümkünken tutuklu bırakılan çok sayıda kadın var. Bu yalnızca annelerin değil, çocukların da annesiz bırakılması anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
SİLİVRİ’DE KAPASİTE ÜÇ KAT AŞILMIŞ
Cezaevlerindeki fiziki koşullara da dikkat çeken Kaboğlu, Silivri Cezaevi’nde yaklaşık 37 bin mahpus bulunduğunu, oysa kapasitenin 12-13 bin civarında olduğunu söyledi. “Bir kişilik yerde üç kişi kalıyor” diyen Kaboğlu, sağlık hizmetlerine erişimde ve temel ihtiyaçların karşılanmasında ciddi sorunlar yaşandığını belirtti.
Kaboğlu ayrıca, personel sayısının yetersizliğinin hem mahpuslar hem de cezaevi çalışanları açısından ağır bir yük yarattığını ifade etti.
“BU SADECE HUKUKÇULARIN MESELESİ DEĞİL”
Açıklamasının sonunda çağrısını yineleyen Kaboğlu, hukuka aykırı uygulamaların yalnızca bireysel mağduriyetler yaratmadığını vurguladı.
“Tutuklananların haysiyeti kadar ailelerinin, yakınlarının, müvekkillerinin ve seçmenlerinin de haysiyeti ihlal edilmektedir” diyen Kaboğlu, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere yürütme ve yasama organlarına seslenerek, tutukluluk itirazlarının ivedilikle değerlendirilmesini ve tutuklama koşulları bulunmayan mahpusların derhal serbest bırakılmasını istedi.


