NARDUGAN MAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN..
1.1.2025
(Başlangıçta eylem vardı. – J. W. von Goethe)
Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan doğruya canlandırıp (yaşamına) bir şey katmadan, bana yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ediyorum.- J. W. von Goethe)
(Anlamak sevgilim, o bir müthiş bahtiyarlık anlamak gideni ve gelmekte olanı- N. Hikmet)
Bütün Bilim adamları tarafından da kabul edilen bir başlangıçtan sonra, Dünya ve insan doğasının bu günlere ulaşması önce yürüme, el becerisi ve alet yapımlarıyla başlamıştır. Ve bugün artık bilimsel eylem ve ağır endüstrilerle çok daha farklı noktalara geliniş ve ileride de gelineceği, ne yazık ki hala devam eden gericiliğe rağmen, artık tartışmasız bir gerçeğe dönüşmüştür. Ne var ki bilim ve eylemin bittiği nokta da ise, önce düşünmek ve sonra eyleme geçmek de bitmiş olacağından, insanlığın sonu artık gelmiş olacaktır.
(Egemen sınıfların 'ideolojik' faaliyeti, 'üst yapı' etkilemesinin tipik örneklerinden biridir: Üretim araçlarını ellerinde bulundurdukları için egemen sınıf durumuna gelmiş olanlar, kurulu düzenin ideolojisini kullanarak, -örneğin dine başvurarak ya da sınıf çatışması gerçeğini yadsıyarak ya da yozlaştırarak- tarihsel gelişimi gözden kaçırmaya ve artık aşikâr duruma gelmiş çözümler yerine sahte çözümler ileri sürmeye çalışırlar. – F. Engels)
Bize gelince durumumuz ortadadır; sol, sağ ve emperyalist Feodalite etkisiyle en az bin yıl kendi kültür ve şanlı kimlik tarihlerinden yoksun kalmış Türklerimizin, yeni Hükümetle birlikte yeniden milli eğitim seferberliği çerçevesinde yapılanması, şartların da üstünde artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Atatürk’ün vefatı nedeniyle kısa süren Türkiye Cumhuriyeti Devrimleri dönemi ve arkasından gelen Hükümetler, Feodal yapı ve burjuvaziyi temizleyemediği için bu özdekçi milli eğitim, esasen milli müktesebatın pekiştirilmesi gereğiyle de yadsınamayacaktır.
Son gelişmelere bakıldığında, Suriye’de olanların BOP projesinin sahneleri, oyuncularında senaryocuların figüranları oldukları bütün açıklığı ile görülüyor. Ne var ki muhalifler arasında en az Esad kültüründe ve Suriye’yi temsil edebilecek ağırlıkta bir aday da göze çarpmıyor. Hal bu olunca da bize kara kara düşünmek kalıyor. Düşününce de olaylar şekilleniyor. Mesela tetikçi kullanan birileri olaydan sonra olayın tek tanığı olan tetikçiyi nasıl elimine ediyorlarsa, İran’ın üstüne Suriye’yi sürecek olanlarda önce Suriye’yi arkasından da taşeron olacak Türkiye’yi pekâlâ aynı senaryo ile harcamayı düşünüyor olabilirler.
Eskiden aksiyon Liderleri konuşurdu, şimdi ise salt lafazanlar konuşuyor, aksiyonerleri ara ki bulasın. Onlar azınlıkta kalıyorlar. İşte alın size Suriye’yi, lafazanlar ha babam boş fikirler beyan ediyorlarken aksiyonerler malı kapıyor. Malı kapanlarla kaptıranlar arasındaki bu kavga binlerce yıldır sürerken, yeni doğanların bu sonsuz serüvene katılmaları sahneyi tamamlıyor. Aynı paralelde Suriye’nin bölünmesi hızla yol alırken, Trump daha şimdiden Erdoğan’ı pohpohlayarak erken seçimlerin önünü almaya çalışıyor.
Çünkü vizyondan kalkması için BOP Projesinin birkaç yıla daha ihtiyacı var. Esasen daha başından beri BOP oyununun baş figüranları arasında yer alan Erdoğan’dan, bekledikleri daha bazı sahneler var zira. Bu da emperyalist USA klasiğinin, tipik Trump yansımasını açıkça ortaya koyuyor. Ne diyelim, kendilerine göre onlar akılcı, bizler baharatçı değil miyiz neticede.
Ne ki bizde de bir güven oyu yapılsa AKP ilk çeyreğe bile giremezdi. İşte bunu çok iyi bildikleri için de tek araçları olan baskı rejimini, bir silah olarak kullanıyorlar aslında. Şayet vatandaşlardan kesilip, sığınmacılara devlet kasasından ödenen sağlık harcamaları olmasa, işçi ve emeklilerin ücret sorunları açık ara çözülürdü.
Aynı bağlamda Erdoğan, oy potansiyeli olarak gördüğü sığınmacılara -ki sığınmacı da değiller artık- başının üstünde yer veriyorsa, Sarayını da herhalde yakında sığınmacı bakım evi olarak bağışlayacak demektir. Sek sek oynayan Suriye’de bile Şii’lerin hedef alınması nedendir acaba? Asrı Saadete yani, gerçek İslam dönemine en sadık birlik (tarikat değil) olan ve Peygamberin amcaoğlu Ali’nin manevi liderliğiyle yürüyen Şii’lerdir. Hıristiyanlar tarafından yaratılan ve emperyalist Hıristiyanlığın hizmetinde olan, yapay İslam Tarikatların da karşı olduğu Şiiliğin yadsınma nedeni, gerçek İslam kimliğiyle, kapitalist, emperyalist Hristiyanlığın göbeğinde gerçek İslam’la oluşmuş sosyalist bir Şark çıbanı olarak algılandığı içindir.
Suriye bir Afganistan olur mu? Sorusu, havada kalıyor, çünkü Suriye üniter bir Ortadoğu Devletidir, şayet orada laik olmayan ve Cumhuriyet dışı bir yapılanma olursa, bütün Ortadoğu etkilenir, hele kapı komşusu olan biz daha çok etkileniriz ve bu durum ise sonu belirsiz problemler yaratır. Bir de Çiftçi ve hayvancıya ödenen Devlet temel fiyatları, gerçek enflasyonun çok altında olduğu için, yaşam farkları enflasyonu katlayarak doğrudan halka yansıtılıyorsa.
İşte bu durum giderek halkı, bilhassa da işçi ve emeklileri mecliste protestoya davet ediyor. Ne var ki kendilerini temsil eden Vekiller içeride kalırken, kendilerini artık bizatihi kendilerinin temsil etme gereğini anlamış olan işçi ve emekli temsilcileri bile Meclise alınmıyor. Kendi depremzedelerine verdiği sözleri bile tutmayan AKP İktidarının, sığınmacı haklarını kaybetmek istemeyen Suriyelileri, zorlamadan nasıl geri yollayabileceği anlaşılır gibi değildir.
Yoksa acil bir genel seçimle, bu yükü yeni Hükümete mi devretmeyi düşünüyorlar? Hıristiyanlar, Türklerin Nardugan Bayramını, İsa’nın doğum günüyle birleştirerek, Noel Bayramı olarak kutlarlar. Bu nedenle de Nardugan Bayramınız kutlu olsun ve Tengri (Güneş) hep üstünüze doğsun. Bu da bizim Diyanete kapak olsun. Ve sözün özü dersek; insan tarihini bilmelidir ki müktesebatını koruyabilsin.
Suriye’nin yeni lideri ile Fidan’ın sıcak ve samimi buluşması, Dünyaya Trump’ı teyit eder bir görüntü veriyor. Peki bundan ne çıkar diye sorulursa, cevabını da yakın günler nasıl olsa verecektir. Tabi bizim için mühim olan, toprağında kalıcı olacak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının müktesebatı bağlamında, Suriye’nin üniter ve tek parça halinde kalmasının hayati önemidir. Bu arada işine gelmeyen sorulara olumsuz cevap vermek yerine susmayı, son günlerde rehabilitesi nedeniyle belleğine yerleştiren Erdoğan, asgari ücretlere verilecek zamlar konusunda da suskunluğunu yine bozmadı. Bu yazıyı bitirirken, atlanmaması gereken bir konu daha kalıyor.
Şöyle ki; son günlerde artan, çocuk ve genç kızlara karşı işlenen, insan erdem ve onuruna ve bilhassa da Türk karakterine asla yakışmayan vahşice işlenmiş cinayetler, elbette sizin de dikkatinizi çekiyordur. AKP İktidarına kadar asla yaşamadığımız bu durumların, son yıllarda her türlü ve farklı kimliklerdeki yabancının içimize sokulması ve çoğunlukla da suçluların bulunmamasını, bunların bütün karanlık aksiyonlarda tekrar kullanılacak oldukları nedenine bağlıyorum.
Türk, Kürt kardeşliği ve birlikteliğinin ancak Türkiye Cumhuriyeti Meclisinin ortak kararıyla kurulabilecek olduğunu ifade edip, Erdoğan’ı da sollayan Öcalan, İmralı dan daha önceden beklediğimiz ortak akılcı bir anlayışın çıkmasına da olanak sağladı. Tek adamsız, demokratik, laik, bağımsız ve üniter Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve ‘yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesini benimsemiş olarak kalmak, elbette en akılcı bir çözüm olacaktır taraflar için. Sözün kısası; İmralı paradigmasını, yine paradoks haline getirmesinler yeter.
Gerçek Demokrasinin adalete ve artık çekilme vakti gelenleri istifaya davet eden narası, cumartesi günü Tandoğan meydanında en az bir milyon vatandaşın “YURTTAŞ BİRLİKTELİĞİ” avazlarıyla bir daha atıldı. Ve on binlerin ortak sesi, bütün Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarına, en değerli bir yeni yıl armağanı oldu. Çünkü, yakında bu ‘geçim yoksa seçim var’ narasının, milyonların seçim tokadına dönüşeceğinin işaret fişeğinin de artık semada ışıldadığı görünüyor. Bütün birliktelikte olanlara binlerce teşekkürler, her şey gönüllerince olsun.
İnsanlığı sevgiye, yeni yıla, süslenmiş çam altı hediyelerine, bahara, barış ve birliğe çağıran; mekânımız olan Samanyolunun, bir gün Andromeda baskısıyla soğurulacağı ve mekânsız kalan Dünya insanlığının, başka Galaksilerde sonsuza kadar yaşamına devam edeceği inancıyla; gönül dostu, birlikçi ve barışçıl her insan bireye, Dünya insan tarihinin ilk yeni yıl kutlaması olan ön Türklerden vesayet aldığımız Nardugan Bayramımız kutlu olsun. Ve bütün umutlarınız yeşersin. Çünkü sabreden Derviş bile sonunda gönül kemaline erermiş.
(Paylaştığım Sayın Naci Kaptan mailleri ve aşağıdaki Site adresinde, Nardugan konusuyla ilgili detayları okuyabilirsiniz- https://nacikaptan.com )
Serendip Altındal
Yayınlama zamanı:
01-01-2025
13:17:28