1.06.2025
Canların evrenselliğinden bahsederken, canları yani insancıl yasaları olan ruhları ihtirasa dönüşmüş olanların bedensizliğini, vurgulamazsak olmaz. Mesela tam da malum PKK meselesiyle kimlik varlığımız olan Lozan antlaşması sorgulanmaya başlamış ve bu durum, emperyalizmi, BOP temelli yeni bir yapılaşmayı, Kürt sorunu başlığı altında yarattığı yeni diriliş masalıyla, ülkemizde gerçekleştirmeye çalışırken, duyarsız ya da cansız bedenlerden bahsetmiyorsak hiç olmaz.
Hatta emperyalizmin ruhsuz bedenliği, öyle bir noktaya ulaşmıştır ki; artık sivil vatanseverleri bile aşarak evrensel çevreyi, yeni bir Dünya Savaşına hazırlama noktasıdır bu. Yalnız böyle bir durumda, elbette Rus Ordusunun, yine bizim Atatürk’ün Askerlerinin yanında olmasının, yeni Dünya sulhu için olmazsa olmaz olduğunu yadsıyamayız.
Hadi geçelim bizim cumhur ittifakını da aynı bağlamda mukadderatımızı, hele de emperyalist Lider pozörü bir titreğin eline verecek kadar bunamadık henüz diyelim. İşte size yeni bir sorun daha, meraklısı tepe tepe kullanabilir artık. Yeni bir yasa teklifine göre, yukardaki oluşuma zemin oluşturmak üzere, Erdoğan’a verilecek bir yetkiyle, Atatürk askeriyim diyen Teğmenleri ve daha üst rütbeli Subayları artık doğruca kendisinin ihraç etmesi isteniyor.
Bu maddeyi geçiremezse de yine de Orduyu yozlaştıracak herhangi bir maddeyi yetki alanına almaya kesinlikle çalışacaktır. Hele bir de bunların üstüne çocuklara tecavüz, kadın katilliği, darpçılık vs gibi suçlardan, en kirli sabıkalıların bile örtülü bir afla serbest kalacaklarını koyunca. Hadi gelinde şimdi, can ve bedeni aynı teraziye koyun bakalım. Artık bu kavramları konuşurken iki defa düşünmek zorunda kalacaktır, her can ve bedeni bir arada taşıyanlar. Bu teşbihe uymayanları ise unutabilirsiniz!
Evet başarı için ihtiras da gerekir; ama fazlasının, sahibini sormadan telef ettiği de asla unutulmamalıdır. Yapılan bütün çalışmalar, açık olarak gösteriyor ki, cumhur ittifakı devam ettiği sürece, ülke durumunun düzelmesine asla imkân olmayacaktır. Hatta erken bir seçimle dahi ülkemiz, belki ön görülen bir sürede toparlanamayacaktır.
Oysa 400’e 14 eksiği kalan AKP Vekil listesinin, her halükârda bu eksiği kapayıp anayasayı keyfine göre değiştireceği bilindiğinden veya olası görüldüğünden, karşı tedbirlerin alınması, hiç sorgulanmamalıdır. Öyle ya, yaşlı annelerin, ninelerin bile Atatürk’ün askeriyiz dedikleri bir ülke de biz hala nelerden bahsediyoruz! Ki 22 yılda, bugün vatandaşların çoğunluğunun yumurta bile alamadığı acınası Türkiye’mizin, çeşitli manipülasyonlarla soyulan paralarının, birilerinin dış ülke metropollerinde oluşturdukları kişisel rantlara yatırıldığını öğrenince, yıllardır yaşadığımız enflasyonun nedeni de anlaşılıyor.
19 Mayıs Gençlik Bayramında, AKP prangalı birilerinin, ülkemizin güneşiyle aramıza sermeye çalıştıkları kara çarşafın, yine İzmirli milyonların ayakları altında paramparça olduğunu, hep birlikte ve tekrar büyük bir coşkuyla izledik. Sayın Özgür Özel’in vasıflı Liderliği ise ülkemizin milyonları tarafından tekrar teyit edilmiş oldu.
Yani söyleyelim ki, Türkleri ayağa kaldırmasınlar, çünkü tekrar bütün çevrelerini düzeltmeden asla yerlerine oturmazlar, haberiniz olsun. Ben burada Türklere akıllı olun demiyorum. Çünkü Türkler esasen hep akıllıdırlar. Yani özellikle de milli müktesebatları ve birlik mevcudiyetleri sorgulandığında, ne zaman ayağa kalkacaklarını da emin olun ki herkesten iyi bilirler. Herhalde 22 yıllık ve artık sonu gelmiş AKP İktidarı da bunu öğrenmiştir.
Şayet hala da öğrenememişse, bundan sonra öğrenebilme şansı da kalmamıştır artık. Çünkü Özel, bütün tutsaklar geri alınmadan, her seferinde daha da kalabalıklaşan mitinglerin, ülke sathında devam edeceğinin sözünü vermiştir. Oysa ülkemizi BOP çerçevesinde federasyonlara dönüştürmeye ve ülkeyi dibine kadar da soyulmaya hazırlama misyonu verilmiş adamların, başka şey öğrenebilme yetenekleri de kalmamıştır. Milli Misakımızın üzerinde akbabaları uçuşturmaya kalkanlar; akbabaların, aslında onların sonları için toplanacaklarını, bilmek zorundadırlar. Bilmem anlatabildim mi?
Bahçeli, Başkanlığıyla birlikte milliyetçiliği rafa kaldıran, hele de son Öcalan davetiyle, kendi menfaati bağlamında, artık kendisini bile inkâr eder bir hale gelmiştir. Bu nedenle Cumhurun en çürük halkası da olan Bahçeli, artık sonuna kadar da cumhurdan kopamayacak olduğunu ortaya koymuştur. İşte bu aidiyetin farkında olan Erdoğan, onu kendi koltuğu altında, arada bir de sırtını sıvazlayarak, istediği yönde kullanmaktadır. Ne var ki, yılların milliyetçi Partisi MHP, giderek özünden kopmaktadır.
Genç polislerin, yakında büyük, küçük tüm aile bireylerini de karşılarına almak zorunda kalacakları korkusu, görülüyor ki onlarda bir direnç patlaması yaratacaktır. Ki bu durumun farkında olan İktidarın son aktivitelerde Jandarmayı kullanması, çok muhtemel bunun göstergesidir. Yalnız bu defa da sonunda millet veya İktidar ikilemi karşısında kalacak olan Ordunun, milli tarafın yani Atatürk askerlerinin yanında olacağı kesindir.
Ordu demişken, Putin’e ‘ben olmasam başına çok kötü şeyler gelirdi’ diyen Trump’a da bir anımsatma yapalım. Seni bile başlarına, çaresizlikten yine Başkan yapan USA ve postallarını, sömürge cephelerinden kaçarken kaybeden Ordunla mı; Rusya’nın başına kötü şeyleri getirmeyi düşünüyorsun? Hadi hiç durma o zaman!
Yani bizimkiler, en azından kalan son akıllarını kullanıp, Orduyu hiç karıştırmasınlar, hele de kirli siyasetlerine. Çünkü emperyalizmin tek ve en güçlü düşmanı, milli birliği de temsil eden ordudur. Ve yedi emperyalist düvele ders veren İstiklal savaşı, salt milli birlik ve Kuvayı milliye ile kazanılmıştır. İşte Atatürk yüceliği de milli birliği, Türk Milletine kazandırmış olmak ve laik, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni, 1924 Anayasasıyla evrenselleştirmektir.
Şimdi bu son cümleyi büyütüp duvara asalım; sonra da karşımıza alıp, kimseyle barışık olmasak bile en azından kimliğimizi kucaklayarak, kendimizle barışalım. Şimdi artık sıradaki beklenen, Kılıçdaroğlu’nun, muhteşem CHP birliğini, vefalı Senatör duyarlılığıyla sahiplenerek birliği tanımlaması ve herkesin, kendisine olan sevgi ve saygısının devam etmesi gerekir ki, bu esasen vicdanların da sesidir...
Serendip Altındal