NEDENLERİN İZİNDE (2)
Varlıklarımız Neden Satıldı?
Kıymetini bilmediğiniz hiçbir şey size ait değildir. Ne yazık ki biz, bu ülkenin “varlıklarını” sadece ekonomik değerler üzerinden gördük; tarihî, stratejik, millî ve kültürel bağını göremedik, anlayamadık, anlamlandıramadık. Kısacası kıymetini bilemedik. Sorum açık ve net: Varlıklarımız neden satıldı? Kime satıldı? Ne karşılığında satıldı?
Nelere sahiptik bir zamanlar? Neleri vardı bu ülkenin? Evet, bu ülkenin limanları vardı, işletmeleri vardı. Fabrikaları, madenleri, bankaları, iletişim ağları, orman varlığı, havaalanlarını, barajları ve elbette toprakları… Hepsi milletin malıydı. Telekom’dan TEKEL’e, PETKİM’den TÜPRAŞ’a, şeker fabrikalarından SEKA’ya kadar üretimin omurgasını oluşturan kurumlar… Bunlar sadece istihdam değil, bağımsızlık demekti.
Peki, sonra ne oldu? “Özelleştirme” adı altında satıldı. Kısacası vatanın omurgasının içindeki ilik boşaltıldı. Bir kamu iktisadi teşebbüsü satıldığında arkasından hemen şu açıklama geldi: “Zarar ediyordu.” Zarar mı ediyordu yoksa zarar mı ettiriliyordu? Siz fabrikaları işletmeleri liyakatin kapısı değil de siyasetin tapusu olarak görürseniz elbette zarar eder. Kaldı ki bu kurum ve kuruluşların çoğu zarar etmiyordu; bilinçli şekilde zarar ettirilip yok pahasına elden çıkarılıyordu.
Ne demişti atalarımız: “ağaç yaprağı ile gürler” ancak biz ağacın yapraklarını yolmakla kalmadık dallarını da kestik. Satış listesi o kadar uzun ki… Liste uzun da hesap veren yok. Sadece 2003-2023 yılları arasında, yaklaşık 70 milyar dolarlık kamu varlığı devrin maliye bakanının da ifadesi ile “babalar gibi” satıldı. Üstelik çoğu yabancılara. Dahası, bu satışların bir kısmı ihalesiz yapıldı. Denetim yok, şeffaflık yok, kamu yararı yok. Var olan tek şey: sükût! Tek ses, sessizlik oldu.
Telekom örneği hafızamızda taptaze. Arap ortaklı bir şirkete satıldı, borçlandı, içi boşaltıldı, sonra tekrar bizim sırtımıza kaldı. Türk milletinin vergileriyle kurulan bir sistemi biz, bir gecede başkasının denetimine teslim ettik.
Peki neden? Çünkü "devlet küçülsün" denildi. Çünkü "piyasa halleder" denildi. Çünkü "özelleştirme kalkınmadır" diye yutturuldu. Oysa bu, bir kalkınma değil, bir tasfiye planıydı. Tasfiye diyorum. Örnek mi istiyorsunuz mesela Giresun SEKA Aksu Kâğıt Fabrikası… Devletin kâr eden kuruluşları arasındaydı. MİLDA adlı şirkete 5 milyon TL’ye satıldı sonra yalnızca arazisi 68 milyon TL’ye Giresun İl Özel İdaresi tarafından satın alındı. MİLDA, fabrikadaki makineler, 11 milyon TL’ye hurdacıya satıldı. Dedi ya bu satışlar tesadüf değildi. Altında uluslararası projeler, dış baskılar, içerideki işbirlikçiler vardı.
Bu satışlar, sadece mal satışı değildi. Bu, bir sistem değişikliğiydi. Millî ekonomiden, kiralık devlete geçişti. Bugün enerjide dışa bağımlıysak, iletişimde kırılgansak, tarımda yetersizsek, sebebi açık: Üretimden vazgeçtik, varlıkları elden çıkardık, “biz yapamayız” dedik. Geleceğimizi kucaklayacak gençlerimize güvenmedik.
Varlık Fonu adı altında toplanan millî servet de artık halkın denetiminden uzak. Varlık fonu! İçinde ne var? Akıbetini soran var mı? Millet adına her şeyi olduğu gibi varlık fonunu da denetleyecek olan TBMM nerede? Devre dışı! Sayıştay raporları? İşlevsiz! Bu sessizliğin adı: “beyinlerin teslimiyeti.”
Bugün hâlâ satacak bir şeyler arayanlar, bu milletin çocuklarının geleceklerini sattıklarını ne zaman anlayacaklar!
Varlıklar, vatanın tarihî, stratejik, millî ve kültürel miraslarıdır. Fabrika, makinelerden müteşekkil bir değer değil, insanın kendisidir. Liman, gemilerin sığınacağı betonla çevrili yer değil, bağımsızlıktır. Telekom, kablo ağları değil, egemenliktir. Toprak, altındakiler ve üstündekiler ile vatandır. Varlıklarımız, bu milletin alın teridir, hatırasıdır. Varlıklarımız sırtımızı yaslayacak güven dağlarımız, hızımız, yarınlara olan inancımızdır.
Soruyorum: Varlıklarımız neden satıldı? Kim sattı? Kime, niçin sattı? Amaç ne idi ve biz neden sustuk?
Hadi Önal/ 18 Haziran 2025/ Elazığ
Not: Nedenlerin izini sürmeye devam edeceğim.