NEDENLERİN İZİNDE (10)
Ormanlarımız Yine Alevlere Teslim!
Her yıl cayır cayır yanan ormanlarımızın külleri arasında sadece ağaçlar, kuşlar, sincaplar, börtü böcekler değil devletin basireti, yönetenlerin sorumluluğu ve milletin ciğerleri de yanıyor. Peki, neden hâlâ önlem alınmıyor? Neden bu vurdumduymazlık? Neden kimse sorumluluğu üzerine almıyor? Neden zamanında tedbir alınmıyor? Nerede devlet?
Bakın yine bir yaz, yine kâbus... 27 Haziran 2025’de sekiz farklı ilde: Antalya, Hatay, Sakarya, İzmir, Bursa, Tekirdağ, Balıkesir ve Kahramanmaraş’ta çıkan orman yangınları yerleşim yerlerine ulaştı. Alevler, sadece ağaçları değil; evleri, tarlaları, hayvanları, insanları ve ülkenin umutlarını da yutuyor. TV kanalları, gazeteler: “Ekipler yoğun müdahalede bulunuyor”, diyor. Evet, müdahale var; ama neden her yaz bu yangınlar artarak yaşanıyor? Neden yangın öncesinde önlem yok? Neden yeterli ölçüde yangın uçağımız, ekibimiz yok?
Son beş yılda çıkan yangın sayısına ve yanan ormanların hektar olarak kapsadığı alana bakın: Yıl: 2020 çıkan orman yangını 3 399, yanan alan 20 971 hektar. Yıl: 2021 çıkan orman yangını 2793, yanan orman alanı 139 503 hektar. Yıl: 2022 çıkan orman yangını 2 160, yanan ormanlık alan 12 799 hektar. Yıl: 2023 çıkan orman yangını 2 579, yanan ormanlık alan 15 520 hektar. Yıl: 2024 çıkan yangın sayısı: 3 800 heba olan ormanlık alan 27 000 hektar.
Orman yangınlarının %90’ı insan kaynaklı. Bu bilgi yeni değil. O halde neden hâlâ bir önlem alınmıyor? Neden hâlâ sabotaj mı, ihmal mi diye tartışıyoruz? Neden bu ülkenin ormanlarını koruyacak donanıma, kararlılığa ve yönetim ciddiyetine sahip değiliz? Unutulmasın ki ormanı yakan insanlıktan çıkmıştır; ama onu korumayan da insanlığını unutmuştur.
Sadece ağaçlar yanmıyor. Ormanda yaşayan kuşlar, ceylanlar, sincaplar, börtü böcek de yanıyor. Orman yangınlarının sebebi olarak ister “Terör örgütünü” gösterin; ister, “toplumsal bilinçsizlik” “duyarsızlık”, “ihmal”, cehalet” adına ne derseniz deyin… Değişmeyen tek gerçek: Ormanlarımız yanıyor ve biz susuyor, seyrediyoruz.
Devletin görevi, yangın devam ederken veya sonrası nutuk atmak değil, yangın öncesi tedbir almaktır; ama bizde tam tersi. Ormana maden ruhsatı verirken bonkör, yangın söndürme uçağı alırken pintiyiz! Bu ne yaman çelişki! Anayasamızın 169. maddesi açık: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.” Ama ortada ne tedbir var, ne irade, ne de vicdan! Yangın uçağımız yok. Ama itibar filomuzda 16 uçak. Oysa her yıl bir yangın söndürme uçağı alınsaydı, 2000’den bu yana 25 uçaklık bir filomuz olurdu. Olmadı, çünkü samimiyet yok, çünkü niyet yok. Oysa bir orman yandığında sadece doğa değil; Anayasa da, ahlak da, adalet de yanıyor.
Ha bir de yanan ormanlar, hızla yapılaşmaya açılıyor? Anayasa: “Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir; tarım ya da inşaat yapılamaz”, diyor. Diyor da uyan kim? Bu, açık bir anayasal suç değil mi? Kim sorumlu? Kim hesap verecek? Türkiye’miz Akdeniz kuşağında, ormanlarının %60’ı yangına hassas bölgelerde yer alıyor. Yangınla yaşamayı değil; yangını önlemeyi öğrenmek zorundayız. Ama biz her yaz, her şeyin yeniden başladığı ülke gibi davranıyoruz. Önlemler alınmadığı gibi, orman alanları göz göre göre çok uluslu maden şirketlerine peşkeş çekiliyor. Rant kokusu, çam kokusunu bastırmış durumda!
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Camiye siyaset girerse ibadet kalmaz, mahkemeye girerse adalet kalmaz.”, demişti. Yaşasa ve günümüzdeki orman yangınlarını görse: “ormana rant girerse ağaç kalmaz!”, derdi.
Bu ülkenin doğal kaynakları, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de hakkıdır. İlaçtan %10, deterjandan %20, mazottan %38 vergi alıp bu milletin ciğerlerini korumayanlar bilsinler ki o verginin içinde tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır, o hak, bir gün mutlaka sorulacaktır! THK'nın uçakları hangarlarda çürürken Rusya'dan kiralanan uçaklara günde 1.3 milyon lira ödeyenlerin gafletini unutmadık! “Benim teşkilatım THK uçaklarıyla uçmak istemiyor.” THY savaş açıp konuyu kapatanları da unutmadık! Unutmayacağız!
Biz, “orman yangınlarını seyreden değil, önleyen devlet istiyoruz!” “Bir ülke yöneticilerinin uçan saraylara değil, yangın uçaklarına öncelik vermesini istiyoruz.” Devlet, kimsenin babasının çiftliği değildir! Makamlar, saltanat koltuğu değil; millete hizmet yeridir. Bir ülkenin ormanları yanarken susanlar, koltuğuna yapışanlar, tedbir almayanlar; bu suça ortaktır! Ve bu ortaklık, bir gün tarih önünde mutlaka yargılanacaktır.
Hadi Önal/ 01 temmuz 2025/ Elazığ