ÜLKEMİZ OYULUYOR..
Güncel konular, gençlerin kitaba göre, yaşlılarınsa, daha ziyade bilgi ve tecrübeye dayalı yorumlarıyla değerlendiriliyor şüphesiz. Durum bu olunca da yakın geleceğin bizi daha fazla ilgilendirdiği, söz konusu olduğunda, süreç sonunda gerçekleşen yeni gündem, bazen yorumlara uymuyor ya da bilgi ve tecrübeye dayalı yorumların daha fazla güncelleştiği görülüyor. Ne ki, yukarıdaki resmin yazısı, “Türkiye delik deşik” olmalıydı; ama Türkiye’ye kıyamadım.
O halde ortak anlayışa göre ilk önce yapılacak iş, CHP olağanüstü Kurultayının verilen terminde aday ayırmadan gerçekleşmesidir. Bütün Parti üyelerinin adaylığıyla, seçimin herkesi ikna etmesi tekrarlanmalıdır. Ki isim vermek istemiyorum, çünkü doğrusal çizgide hakkın, yine sahibini(!) bulacağı kesindir.
AKP'nin İktidarda kalmak sevdasıyla, tutukladığı CHP Belediyeleri yönetim personellerini, tehditler ve para teklifleriyle satın alarak kendi seçmeni yapmaya çalışması, artık ayyuka çıktı. Öyle ki, bilhassa da rüşvet işlerine para bulmak için ülkeyi bile satacak hale gelmesi, hatta neredeyse milletin sırtından başlayarak derilerini bile pazarlamaya başlayacağı, tartışılmaya başlandı.
Bir zamanlar memleket soyuluyor deniyordu, şimdi ise ülkemiz aynı zamanda oyuluyor ve halk kurtuluşu çağırıyor. Mealinde, tutuklananların hele "AKP'ye geçmezseniz zindana atılırsınız" açık anlamıyla tehdit edilmeleri, Türk Hâkim ve Savcılarının utanç kaynağı haline gelmiştir. Ne var ki, yetti garı, sahnede hep Erdoğan var, bitsin artık bu Karagöz vodvili.
Yavuzyılmaz'ı dinleyin ve ülkenin ekonomik iflası tek becerisi olan İktidarla, yaşamakta olduğumuz sosyal-ekonomik facianın, bu İktidarla asla düzeltilemeyeceğini, kimseye sormadan belgesel olarak siz de öğrenin. Ayrıca Lassa ateşi denen yeni bir epideminin, Nijerya gibi müsait topraklarda, ilaç şirketleri tarafından neden yaratıldığını da algılarınızın arasına katın.
Yapılan son araştırmalarda, AKP seçmeninin, finansal besleme yandaşlarının, ki o da ancak %25 seviyesinde olduğu görülüyor. İşte bu gözle de baktığımızda, genel Kurultay yapıldıktan sonra, Özel Liderliğindeki CHP'nin, daha aktifleşerek, demokrat muhalefet bileşkesiyle birlikte ülke tabanını daha da perçinleştirmesi bekleniyor. Çünkü ülkemiz oyuluyor ve muhalefet de artık İktidar yürüyüşünün son adımlarını, kurtuluşa doğru atmaya hazırlanıyor.
Özel’in başarısını arttıran en önemli faktör, herkesin duymak ve öğrenmek istediği gerçekleri, anlayacağı bir dil ve fonetik kullanarak, mitinglerde bütün söylediklerinin, hiç aracı kullanmadan herkesin anlayarak benimsemesidir. Çünkü bu akıllı ve dik duruşu nedeniyle de sevilip sayılıyor, kendisini destekleyenlerin sayısı da her geçen gün devamlı olarak artıyor. Ki oyulan ülkemizin bu yünde gelişmesi, hak, hukuk ve adaletin yeniden milletin olacağı tepe noktasına doğru, gittikçe yaklaşıyor.
CHP Partiler üstü ve dışı bir kuruldur. Çünkü Atatürk Osmanlının 650 yıllık tarihi geleneği üstünde, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, önce reorganizator olarak Cumhuriyet Halk Partisi adıyla işe başlamak zorundaydı. Dolayısıyla Türkiye'de bırakın Partileri, Padişah sultası altındaki çevrede, henüz siyasiler dahi yoktu. İşte böyle bir çerçevede tek var olan ve meclisi tek başına temsil eden ilk siyasi kurum veya Parti CHP olmuştu.
Bir zamanlar tek Parti veya ilk Cumhuriyet Hükümetini 27 yıl boyunca temsil eden ve çok Partili sisteme dahi yine, Meclis Başkanı İsmet Paşanın kendi onayı ile geçiş yapılan bir siyasi kurumun veya Partinin, haricindeki bağnaz ve nankörler eliyle bugün düştüğü duruma bakın. Ki bu durum, asla anlaşılır ve kabul edilebilir değildir. Ülkemiz yatırım yapamayacak ve paketlenerek emperyaliste teslim edilecek hale getirilmiştir.
Yıllardır anlatmaya çalıştığım gerçeği algılamaya Bahçeli de başladı. Rusya ve Çin'le pakt yapmaya, geç de olsa karar verebildi. Ne denir, aferin valla. Bu düşünce gerçek olursa ne olur? Bugün kimin elinin, kimin cebinde olduğu bilinmeyen Dünya ekonomisinde bizim daha fazla bir kaybımız olmaz; ama aksine milli müktesebatımızı koruma yolunda dev bir adım atmış oluruz. Yalnız bu görüşü değerlendirmesi, Erdoğan'ın Trump'la Boeing anlaşması yapmasıyla ofsayta düşmüş oluyor.
Atatürk mentalini, saçından ayak tırnağına kadar destekleyen muhteşem Özel konuşmasıyla başlayan Kurultay, beklendiği gibi yine Özel'in tartışmasız Liderliğiyle sonlandı. Ayrıca bu Cumhuriyet Kurultayı, Türkiye'ye yeni bir demokratik Cumhuriyet kazanımı ve farklı düşünen emperyalist Dünyaya da yeni bir ders oldu.
Atatürk'ün kimseye verilecek hesabı olmadığı gibi elbette kurucu Partisinin de olmayacaktı. Ve bunu da tek yumruk birlikteliğiyle, karşıt düşüncelerin beyinlerine soktular. Bana göre bu hususun tek nedeni ise, CHP camiasının kadın, erkek tamamen Devlet adamı vasıflı ve liyakatli vatandaşlardan seçilmiş olmasıdır. Esasen bu Kurultaya bile itiraz olursa, bu kararı veren bile, hukuk adamlığını bırakmak zorunda kalacaktır.
Bu vesileyle de gerçekleşen durum, erdemlerini satarak AKP'ye geçen ve Silivri'de yatanları adam saymayan, CHP atıklarına da kapak olsun. Erdoğan'ında çaresiz kaldığı AKP yıkımına, profesyonel danışmanlar da çare bulamıyor. Esasen "Türkistan'dan Rumeli’ye" programlarını izleyerek, Türk dünyasının, AKP'nin yaşayamadığı veya yaşamak istemediği ihtişamını, siz de yaşayabilirsiniz. O zaman belki, aslında kime hizmet ettiğimiz daha iyi anlaşılabilir.
Trump'la, yavrularına süt, yumurta vs veremediği milletine danışmadan, gelecek nesillerini bile borçlandıracak akıl dışı anlaşmalar yapmaya kalkan AKP camiası; 23 yıldır kahır sahibi yaptığı milletine, CHP ile uğraşmayı bırakıp, o milletin önünde nasıl hesap vereceğini de artık düşünmeye başlaması, akıllıca olur. Çünkü yasal olmayan yollarla kendi menfaatini koruyana akıllı demezler. Menfaatten öte, ulusuyla özdeş olan maneviyatını, anayasaya taviz vermeden koruyandır, gerçekte akıllı ve tarihe geçecek olan.
Esas amacı nedeniyle, Trump ile bir buluşma ayarlayabilmek için oğlunu aracı eden Erdoğan bu amacını, batmak üzere olan ekonomisine rağmen, JR'a verdiği 250 adet Boeing siparişi tüyosuyla gerçekleştirebildi. İyi de Dünyanın en pahalı uçaklarının parasını kendi cebinden ödeyecekse mesele yok. Ne ki uçak siparişi Trump'a kıyak olduysa da milliyetçileri tavlamak için en iyi bildiği iş olan top çevirmeyle, Gazze üzerine de BM de bir iki kelam etti. Belki bunun içinde, AKP’ye verilen Türkiye misyonu nedeniyle, Trump'la ikili bir paslaşma yapmış olmaları da muhtemeldir.
Bir resmî Mahkemenin kararını, bir diğeri bozuyorsa, Adalet iki vücutlu olmuş demektir. Ki, bu da ülkeyi böler. İşte tam da bu noktada akıl, dolayısıyla da adalet ve Erdem sahibi olan AKP'liler, arkası gelmeyen yasa ihlallerine daha fazla seyirci kalarak sorumluluğa ortak olmadan önce, Cumhur ittifakına dur demelidirler. Ki onurlanarak, AKP sonrası gelecek Hükümetlerde de siyaset yapabilme şansına sahip olabilsinler. Yoksa tarihe bir onur belgesiyle geçemeyecek ve neden oldukları kaos içinde de hep birlikte yok olacaklardır.
Ayrıca yukarıdaki bahse konu ihlaller üzerine, AKP'yi şimdi oldukça meşgul eden sonuncusu, Trump ‘tan talimatlı süreç meselesini de bitirerek, Öcalan'ı serbest bırakan ve BOP misyonunu da tamamlayan zorunluluğu, oturtmak gerekecektir. Dolayısıyla da anlaşılacağı üzere, Erdoğan'ın yargı ihlalleri grafiği hayli yüksektir ve giderek de katlanmaktadır.
Barrack'a göre bizim otokrat demokrata, Trump bir de meşruiyet verecekmiş. Bak sen, bir eksiğimiz o kalmıştı hani. Barrack, Erdoğan'ı bıraksın da önce Trump'a, sen Erdoğan'ın Padişahımısın da ona meşruiyet veriyorsun. Sen önce sözlerinin arkasında dur da adam olduğun anlaşılsın. Ve önce Ukrayna, Rusya savaşını, Filistin katliamını bitirebilirsen bitir diyerek, kendi işine bakması gerekmez mi? Barrack Federe Hükümet memuru olduğu için, ulus Devlet tecrübesi yoktur, kusuruna bakmayın!
Aynı bağlamda, Trump'la Erdoğan arasındaki hiç bahsedilmeyen anlaşmaları, aslında önemsemek gerekir. Erdoğan'a verilmesi istenen meşruiyetin neyle ve nasıl olacağının da altı kırmızı çizilmelidir. Batmak üzere olan milli ekonomimize, yıllarca dış borçları katlayacak olan bir anlaşmaya, çamur atmaya ise hiç gerek yoktur. Çünkü esasen batmış olanı, daha fazla kirletemezsiniz.
Giderek milli silah sanayiinde geri dönülemez bir konuma giriyoruz. Çünkü ABD'den şayet icazet alamazsak, kendi savaş uçağımızı bile yapamaz hale geleceğiz. Bu durumdan kurtulmak için de acil olarak kendi yağımızla kavrulmak zorundayız. Yani milli silahlarımızın üretim maddelerinden, motorlarına, her türlü elektronik aksamına kadar, rahmetli Atatürk’ün de arzu ettiği gibi, milli patentle üretim yapmamız gerekmektedir.
Yoksa yakın bir gelecekte bizim de içinde olabileceğimiz savaşlar, daha başlamadan bizim için bitmiş olacaktır. Yol yakınken biraz da bu hayati konuma odaklanmak gerekmiyor mu? Ne var ki yarın, bir zamanlar Feto için söylediklerini, 'Trump ne istediyse verdik yanılmışız" dediklerinde, çevrelerinde kendilerini dinleyecek yandaş bile bulamayacaklardır artık…
Serendip Altındal
1.10.2025