Türkiye; Eğitimde Eşitliği, Siyasette Gençliği Yakalamak Zorunda!
Türkiye’nin çağı yakalaması ve blockchain, web3 ve yapay zekanın şekillendirdiği yeni dünya düzenine eklemlenerek muasır medeniyet seviyesine ulaşabilmesi için eğitim sisteminde eşitlik ve kaliteyi; siyasette liyakat ve gençliği yakalaması gerektiğini kaydeden DESAM Başkanı Gürkan Avcı, yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Değerli basın mensupları, Sevgili gençler, Kıymetli öğretmenlerim, anne babalar, vatandaşlarımız…
Bugün burada sadece bir açıklama yapmak için değil, ülkemizin geleceğini kurtarmak için konuşuyorum.
Türkiye artık bir dönüm noktasında. Bir yanda çağın aklı, dijitalleşen dünya, yapay zekâ, uzay ekonomisi...
Diğer yanda ise; yorgun bir eğitim sistemi, umudunu kaybeden gençler ve günü kurtaran siyaset!
Bu tabloyu değiştirmek zorundayız. Yoksa, kaybeden sadece bir nesil değil, geleceğimiz olacak.
Çünkü elimizde artık inkâr edilemeyecek iki büyük gerçek var: Birincisi, eğitim sistemimiz alarm veriyor.
İkincisi, gençlerimizin siyasete ve geleceğe olan inancı hızla eriyor.
Ve biz susamayız. Biz, artık günü kurtaran siyasetle değil, geleceği inşa eden siyasetle konuşmak zorundayız.
GERÇEK: EĞİTİMİN KALİTESİ VE FIRSAT EŞİTLİĞİ ÇÖKÜYOR
Son otuz yılda yüzlerce reform yapıldı. Adı değişen sistemler, kısaltmalarla dolu sınavlar, sürekli yenilenen müfredatlar…
Ama değişmeyen bir şey var: öğrencinin yorgunluğu, öğretmenin yalnızlığı, velinin umutsuzluğu. Bugün Türkiye’de on milyonlarca öğrenci aynı soruyu soruyor: “Ben ne olacağım?”
Ve biz bu soruya hâlâ ortak bir yanıt veremiyoruz.
Eğitim artık bir yarış pistine dönmüş durumda. Okul öncesinden başlayan bir eşitsizlik, lisede derinleşiyor, üniversitede kronikleşiyor. Çocuklarımız test kitapları arasında büyüyor ama hayatın sorularına cevap bulamadan mezun oluyor. Üniversitelerimizin sayısı arttı ama mezunlarımızın iş bulma oranı düştü.
Diplomalar çoğaldı ama nitelikli iş gücü azaldı.
Bunun adı, nicelik artışıyla maskelenmiş nitelik kaybıdır. Eğer bu gidişat devam ederse, Türkiye’nin en büyük ihracatı ne yazık ki genç beyinlerimiz olacak.
GERÇEK: GENÇLER SİYASETTEN KOPUYOR
Araştırmalar açık söylüyor: Gençlerin büyük kısmı, siyasilerin kendilerini önemsiz, dinlenmeyen ve değersiz hissettirdiğini düşünüyor. İktidarıyla muhalefetiyle ortaya saçılan rüşvet, torpil, sahtecilik haberleri gençleri siyasete karşı daha da soğutuyor. Bugün parti yöneticilerinin yaş ortalaması 60’ın üzerinde.
Dünya örneklerine bakalım:
Finlandiya’da Sanna Marin 34 yaşında başbakandı.
Şili’de Gabriel Boric 35 yaşında.
Yeni Zelanda’da Jacinda Ardern 37 yaşında.
Peki bizde?
Hâlâ, gençlere “biraz bekle” diyen bir siyaset dili…
Ama artık gençler beklemiyor.
Sadece siyasetten değil, siyaset tarzından uzaklaşıyor.
Popülist videolarla, yapay “kanka” dilleriyle, sahte samimiyetlerle oyalanmak istemiyorlar.
Gerçek diyorlar. Samimiyet diyorlar. Umut diyorlar.
Ve en önemlisi: fırsat diyorlar.
SORUNLARI TANIYALIM, KÖKÜNE İNELİM
Sorun eğitimde değil, zihniyette.
Sorun gençlerde değil, sistemde.
Biz yıllardır sistem inşa etmiyoruz, sürekli yama yapıyoruz.
Yeni sınavlar, yeni isimler, yeni sloganlar...
Ama özde değişmeyen bir şey var: Planlama eksikliği, liyakat eksikliği, sürdürülebilirlik eksikliği.
Devlet dediğin kurum, günü kurtaran değil, geleceği planlayan yapıdır.
Eğitim politikası da, siyaset kültürü de bir hafıza meselesidir.
Biz o hafızayı kaybettik.
Şimdi yeniden kurmak zorundayız.
ÇÖZÜM: KURUMLARI VE ZİHNİYETİ YENİDEN İNŞA ETMEK
DESAM olarak bizim yol haritamız açık: Artık “reform” kelimesini süs olarak değil, karar olarak kullanacağız.
Eğitimde: Ulusal Eğitim Planlama Kurumu kurulacak.
Bağımsız, bilimsel, veriyle konuşan bir yapı.
Her hükümetin değiştiği gün, eğitim politikası sıfırlanmayacak.
Uzun vadeli bir plan olacak.
Sınav odaklılıktan öğrenme odaklılığa geçeceğiz.
Çocuklarımız ezber değil, düşünme becerisi kazanacak.
Zorunlu eğitim ücretsiz ve yaygın olacak.
Çünkü devlet okullarındaki kalite standardı çok önemlidir ki fırsat eşitliği çocuğun doğduğu mahallede başlar.
Öğretmen sadece maaşla değil, itibarla desteklenecek.
Her öğretmene düzenli gelişim desteği, kaliteli hizmet içi kurslar verilecek.
Eğitimin kalitesi, öğretmenin kalitesiyle başlar.
Üniversitede: Nicelik değil, nitelik önceliği sağlanacak. Üniversitelere özerklik, bilimsel özgürlük ve performans bazlı finansman sistemi getirilecek. Araştırma, inovasyon ve üretim üçgeninde devlet–özel sektör–akademi ortaklığı kurulacak. Beyin göçünü tersine çevirecek burs ve dönüş programları hayata geçirilecek.
Siyasette: Aday belirleme süreçleri şeffaf olacak. Adaylar genel başkanın iki dudağı arasında değil, üyelerin oyuyla belirlenecek. Gençlik Meclisleri kurulacak. Yerel yönetimlerden meclise kadar gençler karar süreçlerine dahil olacak. Gençlik kolları tabela olmayacak; karar mekanizması olacak.
Ekonomide: Eğitimle üretimi, üretimle istihdamı birleştiren yeni bir ekosistem kuracağız. Genç istihdam garantili pilot programlar başlatacağız. Kamu ve özel sektör el ele verecek; her mezuna bir beceri–bir iş fırsatı sunulacak.
BU PROGRAMIN SONUCU NE OLACAK?
Kısa vadede: Öğrenciler umutla, öğretmenler motivasyonla çalışacak. Üniversitelerimiz yeniden saygınlık kazanacak. Genç işsizlik oranı düşecek.
Orta vadede: Türkiye, bilimde ve yenilikte bölgesel bir merkez olacak. Beyin göçü yerini beyin dönüşüne bırakacak.
Uzun vadede: Türkiye sadece bugünün değil, geleceğin ülkesi olacak. Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmaya başlayacak.
ZİHNİYETİMİZİ GENÇLEŞTİRELİM
Sevgili gençler, size güveniyoruz. Sizin enerjiniz bu ülkenin geleceğini değiştirecek. Bizim görevimiz size akıl vermek değil, alan açmak. Sizi dinlemeyen, sizi dışlayan, sizi vitrin süsü olarak gören her siyaset anlayışı artık miadını doldurmuştur.
Bu ülkenin kurtuluşu ne petrol borularında ne yabancı kredilerde ne ithal modellerdedir. Kurtuluş; eğitimde, özgür düşüncede ve liyakattedir. Eğer bu ülke yeniden ayağa kalkacaksa, bunu sizin ellerinizle yapacağız. Sizin enerjinizle, sizin zekânızla, sizin umutlarınızla.
Bugün buradan açıkça söylüyorum: Türkiye artık bir seçim ülkesi olmaktan çıkmalı, bir gelecek ülkesi olmalı. Biz bu ülkeyi sadece yönetmek değil, yeniden kurmak istiyoruz. Kurumsal akılla, demokratik hukukla, katılımcı siyasetle, adil ekonomiyle.
Ve bunu gençlerle birlikte başaracağız. Bugün burada başlattığımız şey bir konuşma değil, bir yolculuktur.
Bu yolculukta kimseyi geride bırakmayacağız. Ne köydeki çocuğu ne işsiz genci ne umudunu yitirmiş öğretmeni.
Hep birlikte yeniden başlayacağız. Çünkü bu ülkenin en büyük kaynağı, insanıdır. Ve bu insanın potansiyeli, doğru ellerde yeniden parlayacaktır. Biz DESAM olarak açık söylüyoruz: Artık günü kurtaran reformlar değil,
yüzyılı kurtaracak dönüşüm gerekiyor. Bu ülkenin eğitim sistemi, siyaset kültürü ve kalkınma modeli,
yeniden inşa edilmek zorunda. Bugün buradan açıkça söylüyorum: Türkiye artık bir sınav ülkesi değil,
bir gelecek ülkesi olmak zorunda! Eğitimde, siyasette, ekonomide, her alanda aklın, adaletin ve liyakatin yeniden hüküm sürmesi gerekiyor.
Biz bu yolda yürüyeceğiz. Günü değil, geleceği kazanmak için. Ve bunu gençlerle, öğretmenlerle, bilimle, emekle yapacağız. Çünkü bu ülke, yeniden doğacaksa, o doğumu, gençler gerçekleştirecek.
Hepinize teşekkür ediyorum.