ABİDİK GUBİDİK”, ÇA… ÇA… ÇA! VATANDAŞIN KİLOSU KAÇA?
“Abidik gubidik, havaya
Asılsa düştü düştü tavaya” dediler
Vatandaşa nane koklatıp kendileri şuşi yediler
Haydi dediler maça
Topu bilerek attılar taca
Kendileri toktular ya bakmadılar aça
Düzen: “Bir kişiye dokuz ekmek, dokuz kişiye bir ekmek…
“Oldu mu ya mirim!”
“Olmazsa olduruveririz. Bu düzen, bizim düzen! Yersen! Var mı itiraz eden? Yok!”
“Protesto…”
“Yasak!”
“Yürümek”
“Terör suçu!”
“Adalet”
“Oryantal, anladın mı düdük! Az daha kızdırırsan kafamı, çizerim façanı, alırım aşağı paçanı. Sonra ters kelepçe doğru dama!”
“Suçum?”
“Bak hala konuşuyor, utamaz, rezil; bir de suçunu soruyor! Ulan sen nasıl kaşığını masaya vurur, vurur da yemek parasının üçe katlandığını söylersin! Masa bu, masa… Hem de yemek masası… Kaşık ne? Çorba içme aracı… Sen kim oluyorsun da kaşığı silah olarak kullanıyorsun! Kaşığı masaya vurmak ha! Bana bak, sırça! Ya benim çizdiğim sınırlar içinde yaşarsın! Ya da işte kapı! Tutan mı var, defolup gidersin! Nasıl olsa vatandaş olmak için bekleyen milyonlar var!”
*
“Abidik gubidik sert eser/Mülakat oldu keser/Kir ortada, nerede şampuan?/ Nerede benim aldığım puan?”
“Puan mı? Puan, yan yattı, alan, aldı; satan, sattı!”
“Hani, diyorum, seçim öncesi Partili Cumhurbaşkanın partili yanı demişti ki…
“Ne demişti?”
"Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız"
“Eeee… Seçim bitti mi?
“Bitti!”
“Pireye ne oldu?”
“Ne oldu?”
“Atladı, gitti!”
“Anlamadım!”
“Bak, dinle ne diyor, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: “Biz mülakatları, mülakat gibi yapmaya karar verdik.”, “Ya işte böyle duyduk duymadık demeyin; geçti çorbayı kaşıkla yeme zamanı, siz, siz olun haksızlığın üstüne soğuk su için, diyeceğim ama onun da 25cc’si 15 lira! Bundan böyle sen ne söylersen söyle KPSS’de işler mecrasında yürüyecek, mülakatlar da mülakat gibi yapılacak(!) Anlaşıldı mı bastı bacak!”
*
Abidik gubidik ablakça…
Kafa tutarsan koça
Seni de bindirirler boynun eğerek üstü örtülü doça
Bak dinle! Ne diyor, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: “bütçe açığının sebebi emekliler”. Vallahi kitabın orta yerinden konuşuyor. Yani şimdi bütçe açığının sebebi ‘kamudaki israf,’ dese ‘makam araçlarından’ dem vursa ağzına biber sürerler. Çapsız dış politika sonucu ülkemize doldurduğumuz ‘Suriyeli göçmenler’ gösterse, adamın ensarlığı sorgulanır! ‘Kur korumalı soygunu’, işaret etse kötek yer. ‘Lüks şatafat, saray, saltanat, seçim harcamaları, gösterişli açılışlara’, gönderme yapsa devlet düşmanı ilan edilir! ‘En az üç ayrı yerden maaş alan devlet tosunlarını’ sebep gösterse, bürokrasi düşmanı ilan edilir! ‘Milletin anasına küfreden yandaş müteahhitleri’ işaret etse, anında kapı gösterilir. Peki, ne yapsın muhterem? Son-uçta bir suçlu bulmak zorunda-y-dı. “Y” burada kaynaştırma harfidir, biline ki! “İdi” deki “İ”, düşmüş.
*
Aibdik gubidik… Hesapça…
Adalete güdümlü fırça
Haksızlık kol geziyor
Hukuk? Ahbapça…
İslam’ın mukaddes kitabı Kuran’ın Maide Suresinin 8. Ayeti ne diyor? “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
“Yani ne demek istiyorsun. Bizi ne ile suçluyorsun? İmansızlıkla mı, yoksa adaletli davranmama ile mi?
“Benim kimseyi herhangi bir sıfatla suçladığım yok. Sadece durumu azıcık imanı olanlara Kuran’la anlatmaya çalışıyorum. Beğenmedinse tespitimi bir İngiliz kısası ile pekiştireyim. Çok eski zamanlarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalar ve herkese “sıradan bir kişinin” öldüğü duyurulurmuş. “Önemli bir kişi” öldüğünde çan iki defa çalarmış, “kralın bir yakını” öldüğünde çan üç defa, “kral” öldüğünde ise çan tam dört defa çalarmış. Günün birinde, kilisenin çanı beş defa çalmış. Halk şaşkın, merak içinde koşmuşlar kiliseye; “Ey papaz efendi, kraldan daha önemli kim var ki çanı beş kez çalarsın!”, demişler. Papaz, “bugün, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkûm etti. Dolayısıyla “adalet öldü.”, demiş.
*
Ne zaman yazmışım bu yazıyı? Hani bir üniversitemizin yemekhanesinde yemek fiyatlarına %200 zam gelmiş öğrenciler de çatal ve kaşıklarının masaya vurarak protesto etmiş sonra da yaptıkları bu eylem karşısında tutuklanmışlardı ya ha işte o eylemin sonunda yazmış ve 01 Kasım 2023 tarihinde yayınlamıştım. Aradan geçen zaman iki yıl… Peki, değişen bir şey var mı? Yok! Öyleyse: “Beraber yürüdük biz bu yollarda/ Beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısının eşliğinde yola devam…
Hadi ÖNAL/01 Kasım 2025/ Elazığ
















