O'NU ÖZLEM VE SAYGI İLE ANARKEN...BİR 10 KASIM TELGRAFI... ÇOK GİZLİ BİR BELGE -(TAMAMI)

O'NU ÖZLEM VE SAYGI İLE ANARKEN...BİR 10 KASIM TELGRAFI... ÇOK GİZLİ BİR BELGE -(TAMAMI)
*"Turquie, tu dois Atatürk a dieu et le reste a Atatürk!"
Daniel Dumoulin
Belçika'lı düşünür ve yazar
TERCÜMESİ:
”Türkiye, Atatürk’ü Tanrıya borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk’e!…"
O'nu 87 ölüm yıldönümünde 20.yy.ın önderi, 21 yy. ın yol göstericisi, rehberi olarak gururla anarken, bakın O'nun üstün devlet adamı niteliklerini dönemin İngiltere Büyükelçisi Percy Loraine'in çok gizli bir raporunda nasıl anlatıyor:
“Atatürk’ün müstesna ve takdire şayan bir şahsiyet olduğunu söylemek pek bir şey ifade etmeyebilir. Ancak gerçekten müstesna ve takdire şayan bir kişiydi, neden bu niteliklere sahip bir şahsiyet olduğunu açıklamaya çalışmalıyım.
***
Sadece şu veya bu savaşı kazanarak, şu veya bu kanunu çıkararak, harf devrimi yaparak ya da fes giyilmesini yasaklayarak veya ülkeyi laik kılarak değil, yüzyıllarca acı çekmiş, ruh karartıcı yönetimler yaşamış bir halkın dehasına güvenerek, artık kölelik çekilmemesi gerektiğine inandığı için çok sayıda kuvveti harekete geçirip, on beş yıl gibi kısa bir sürede bir çok iyi şey yapmıştır. Gerisi ayrıntıdan ibarettir.
***
Atatürk’ün dinamik enerjisi üzerinde durmama gerek yok. Bu enerjinin dayanılmaz gücü, Türkler’in tarihinde şimdiden önemli bir sayfa olarak yer almıştır. Ancak ben, pek bilinmeyen bir başka özelliğine değinmek istiyorum: Bu da Atatürk’ün doğuştan gelen, belki de farkında olmadan tıpkı sütün kaymağını hemen ayıran aletler gibi, faydasızı faydalıdan ayırma yeteneğiydi.
***
Sadece birkaç büyük adam-kendinizi- daha rahat ve daha güvenli hissetmenizi sağlayabilir; sanırım yok denecek kadar azı da gerektiğinde sizi bu kadar rahatsız hissettirebilir.
***
Atatürk, Batı’da “yes-men” ve uzun süredir Türkiye’de “evet efendimci” olarak bilinen tarzdan hoşlanmıyor, bu tür insanları aşağılıyordu. Ahmak ve dalkavuklara tahammülü yoktu. Aslında belki de en çok sömürücüleri sevmez, açgözlüleri hor görürdü. Bir insanın onun için çalışıyor olması fikrine hoş bakmazdı. Kendisi zaten ülkesi, insanları için yaşıyor, onlar için düşünüp onlar için çalışıyordu. Diğerleri bu şekilde davranmıyorsa görevlerini yerine getiremedikleri kanısına varıyordu.
***
Korkarım gelecek nesillere Atatürk bir diktatör olarak aktarılacak. Bunun yanlış olacağı kanısındayım. Hem savaşta hem barışta, evet, o büyük bir liderdi ancak gerçek bir diktatör değildi... Hitler ve Mussolini’nin tersine, devlette idari veya yönetim fonksiyonu bulunmuyordu; af yetkisi yoktu; mahkemelere emir yetkisi yoktu; diplomatik misyon temsilcilerini reddetme hakkına sahip değildi.
Bütün bu hususlara teknik gözle bakıp bir kenara itebilir ve bütün devlet meselelerinde onun isteklerinin hâkim olduğu konusunda ısrar edebilirsiniz. Doğru, ancak bu husus daha çok ‘o konudan sorumlu kişilerin onayının’ hâkimiyeti şeklinde karşımıza çıkıyordu.
***
Olayların gidişi, Atatürk’ün görüş açısının doğruluğunu, verdiği hükümlerin zekice olduğunu ve hata yapmadığını göstermiştir.
***
Dolayısıyla sıkça fikirlerine başvurulmasını ve memnuniyetle bu fikirlerin uygulanmasını görmek pek de şaşırtıcı değil. Ancak onu Mussolini, Hitler veya Primo de Rivera gibi (Falanjist İspanya diktatörü) diktatörlerden ayıran belki de en büyük özellik, başından beri isteyerek ve çok emek sarf ederek, kendini yaşatacak bir sistem kurmaya çalışmasıdır.
***
Atatürk’ten sonraki Cumhurbaşkanı seçiminin sessizce hallolması ve ölümünden sonra kurduğu rejimin sakince sürmesi bir kriterse evet başarılı olmuştur.
***
Atatürk’ün idrak gücünde esrarengiz bir yön vardı; küçük şeylere önem vermeyiş veya sinsi olamayışında üstün bir yön bulunuyordu; konsantrasyon gücü olağanüstüydü; şefkat ve ilgi bekleyen bilinçaltının etkileyici yanı belki de şuurlu amacının buz gibi dimdikliğinin bir başka parçasıydı.
***
Müslüman olarak doğmuş, ancak yobazlık karşıtı bir kişi olmuştu; doğruluğu sevmiş, günahtan nefret etmişti; işini iyi bilen, istidat sahibi bir askerdi, savaştan nefret ederdi. Bağımsızlığı elde ettiği andan itibaren barışın peşinde koşmuş ve barış ortamını sağlamayı başarmıştı.
***
Türkiye’nin kaderini elleri arasına aldığından beri, Kemalist Cumhuriyet’in dostluk elini uzatmadığı ve aralarında Osmanlı İmparatorluğu’nun düşmanlarının da bulunduğu tek bir komşusu dahi yoktur. Uzatılan dostluk eli çoğunlukla tutulmuş ve sarf edilen çabalar sonunda ülkelerarası sürtüşme azaltılarak, doğunun bu bölgesinde daha geniş kapsamlı barış, dikkat çekici bir biçimde sağlanmıştır.
***
Kemal Atatürk yapılması gerektiğine inandığı şeyleri korkusuzca yerine getirmekten asla vazgeçmemişti. Hastalığının şiddetlendiği anlarda ölüme çok yakınlaşmış olsa bile, korku asla ne yüreğine ne beynine yerleşmeyi başaramamıştı. O, Türk Milleti’ne hizmet ederken öldü. Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmayı başaramamıştır.
***
İnsanlara hayatlarını, onur ve şereflerini ve insanca yaşama yolunu vermiş, belki de bütün bunlardan daha önemlisi bu haklarına sahip çıkmalarını sağlayacak özgürlüğü tattırmıştır... »
***
Bu üstün nitelikleri ile 20. yy’ın eşsiz devlet adamı, 21. yy’ın yol göstericisinin ülkemizden çıkmasından gurur duyarak, O’nun aziz anısı önünde şükran, minnet duygularımız ile birlikte derin bir saygı, sevgi ile eğiliyoruz...
O sonsuza dek milletinin kalbinde yaşayacak...
(1) Dönemin İngiltere Büyükelçisi Percy Loraine’in Londra’ya gönderdiği ve “40 Yıl Boyunca Açıklanmayacak” damgası taşıyan gizli mektubun tam metni. Telgraf No: 608 İngiltere Büyükelçiliği Ankara, 25 Kasım 1938
Dr.Noyan UMRUK
Okuyucu Yorumları
Bakmadan Geçme
E-Posta Listemize Katılın
Üye Girişi
YAZARLAR Tüm Yazarlar
YÜCE ÖNDERİMİZİ SEVGİ ve SAYGIYLA ANIYORUZ !!!
ROMANTİK BÖLÜCÜ
Son Yorumlar
ANKET
Hava Durumu
İçerik Yükleniyor...
Çok Okunanlar
Bu web sitesi, en iyi deneyimi sağlamak için çerezleri kullanır. Daha fazla bilgi için lütfen Gizlilik Politikamızı Ve Yayın İlkelerimizi okuyunuz.















