BU DAHA LE LE’Sİ BİR DE LO LO’SU VAR!
Bazen bir ülkenin kaderini belirleyen fotoğraf kareleri olur. Bir kare çıkar, bütün ezberleri altüst eder. Bir kare çıkar, kimin neyi hazırladığını, kimin neyi sakladığını, kimin neyi “sonradan fark etmiş gibi” yaptığını bütün çıplaklığıyla yüzüne çarpar insan olanın. İşte Barzani’nin üniformalı silahlı unsurlarının Türkiye topraklarında rahatça dolaştığı o fotoğraf karesi de çok şey anlatmaktadır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ne diyor? “Vatan topraklarımızda Yabancı üniformalı askerlerin, uzun namlulu silahlarla ortalıkta dolaşmaları tek kelime ile rezalettir. Türkiye Cumhuriyetinin egemenlik hak ve hukuku çiğnenmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin itibarına taammüden saldırıdır.”
Doğru… Ancak; “doğru” onu söyleyenin geçmişine yaslanmıyorsa, sadece siyasetin rüzgârında sallanan kuru bir yaprak olur. Sayın Bahçeli’ye gelince kendileri bu rezaletin seyircisi değil, bizzat mimarlarından biridir.
Şimdi soralım: Türk mahkemelerinin “ağırlaştırılmış müebbet” verdiği, AİHM’in “yargılama hukuka uygundur” dediği bir teröristi kim TBMM’ye davet etti? Kim 50 bin kişinin katline sebep olan bir caniye “kurucu önder”, dedi? APO’ya “bebek katili” diyen asılması için Erzurum’da halkın üzerine ip atan kimdi? Bugün onu devletle “muhatap” koltuğuna oturtan kim? “Gerekirse alırım yanıma üç arkadaşımı, İmralı’ya giderim.”, diyen, bir milletvekilini APO’nun ayağına göndererek devletin ağırlığını, onurunu, vakarını bir teröristin kapısına taşıyan kim? Devlet Bahçeli. Onun her sözüne olduğu gibi bu sözüne de meclis sıralarında ayakta alkış tutanlar kimler? MHP milletvekilleri…
Bugün kalkıp “Barzani’nin adamları üniformaları ve uzun namlulu silahlarıyla dolaşıyor!” diye feveran edenlerin dün İmralı’da hangi mühürleri dağıttığını, hangi süreçlere imza attığını bu millet unutur mu sanıyorsunuz?
Kuzey Irak, bir asırdır İngiliz oyunu ile şekillenen bir coğrafyanın adıdır. Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye İngiliz oyunu ve onun piyon olarak kullandığı Şeyh Sait isyanı sonucu Türkiye’den kopartılmıştır. Kuzey Irak, 1923’ten bu yana Türkiye’nin yüreğini kanatan, her karesinde emperyalizmin parmağı olan bir hüzün diyarıdır. Bu topraklarda Barzani hanedanı da yaşamaktadır. Nedir Barzani hanedanının hayali? Bir “Kürt Devleti”, kurmak. Peki, bu hayalin önündeki en büyük engel nedir? Türkiye Cumhuriyeti… Şimdi bu hayal Dün İngiliz’in bu gün de ABD’nin resmi planıdır.
Soru şu: dün Barzani’nin hayali, bugün ABD’nin resmi planı olan bu çıkmaz kimin veya kimlerin sayesinde aşıldı? Barzani, Kuzey Irak’ta “devletimsi” bir yapıya kimlerin sayesinde kavuştu? Kimdi Barzani’yi Ankara protokol salonlarında devlet başkanı gibi ağırlayan? Kimdi sınır kapılarını ardına kadar açan? Bugün Barzani’nin adamları uzun namlulu silahlarla poz veriyorsa bu, bu yolu açan mevcut iktidar ve onun payandası değil midir?
ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü yıllardır Türkiye’nin güneyinde bir kuşak oluşturmak için çalışmıyorlar mı? Adına ister Kuzey Irak’ta bağımsızlık provası deyin, ister Kuzey Suriye’de terör koridoru, isterseniz beş milyon Suriyeliyi Türkiye’ye davet eden etnik temelli siyaset deyin… Bu planın yerli taşeronları çok net değil mi? Asıl acı olan, bu plana karşı durması gerekenler, yıllarca bu planı kolaylaştıran zemini bizzat hazırlamış olmalarıdır.
Bugün “Üniformalılar dolaşıyor!” diye bağıranlar, dün emperyalizmin istediklerini bir bir yerine getirenler değil mi? Evet, bugün Türkiye’nin egemenlik hakları çiğneniyor. Evet, Türkiye’nin itibarı hedef alınmıştır. Evet, bu görüntü rezalettir. Peki, bu rezaleti kimin kalemi yazdı? Bu rezalete giden yolun taşlarını kim döşedi? İmralı kapısını müzakere salonuna dönüştüren kim? Hiçbir resmi sıfatı olmayan Barzani’yi devlet başkanı ciddiyetiyle Türkiye’de gezdiren kim? Çözüm sürecinde devletin bütün damarlarını kesen kim? Terörün muhatap olarak alınması karşısında susan, onay veren kim?
Barzani’nin üniformalıları, işin sadece görünen yüzü… Buz dağının Le le’si… Bir de buzdağının daha derininde, daha tehlikeli, daha hesaplı bir lo lo’su var. Nedir o lo lo? Kuzey Irak’ın resmen bağımsızlığa hazırlanması, Kuzey Suriye’nin fiilen federatif yapıya oturtulması, Türkiye sınırının güneyden kuşatılması, İç siyasette özerklik tartışmalarının alevlendirilmesi, Yeni bir ayırımcı siyasetinin Türkiye’nin damarlarına yeniden pompalanması, Ulus devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin fiilen sona erdirilmesi…
Bütün bunlar yıllar içerisinde atılan yanlış adımların zincirleme sonucudur. Maalesef bu zincirin birçok halkasında bugün bu durumdan şikâyetçi olan Bahçeli’nin imzası var. Bugün söylenen her doğru cümlenin gölgesinde dün yapılan bir yanlış yatıyor. Bu millet artık bıktı: Dün “evet” denilene bugün “hayır” denilmesinden, dün övülenin bugün yerilmesinden, dün alkışlananların bugün rezalet olarak ilan edilmesinden…
Sayın Bahçeli, siz ve ekibiniz siyasi hafızayı silebilirsiniz. Partinizin arşivlerini karartabilirsiniz. Ama bu aziz milletin defterinde bütün bunlar yazılı. Siz, “rezalet” diyorsunuz. Doğrudur… Ama o rezaletin mühendisleri arasında sizin ve ekibinizin adı da yazıyor. Kaldı ki bu işin “lo lo”su yani buzdağının görünmeyen kısmı hâlâ derinlerde?
Hadi ÖNAL/ 4 Aralık 2025/ Elazığ


