Nielsen 1923 yılında “Nielsen Media Research” şirketini kurar ve “peoplemeter”in atası olan “audimeter” adını verdiği bir cihaz geliştirir, 1942’de radyo, 1950’de televizyon yayınlarının izleyici oranlarını ölçmeye başlar. Şirket zamanla uluslararası bir marka ve sahasında tekel haline geldi.
Televizyon ve medya sektöründe teknik bir terim olarak kullanılan reyting kelimesi, ilk kez 1952 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yayımlanan bir dergide kullanıldı. Sözlüğümüze göre Reytingin anlamı: Derecelendirme ve izlenme oranıdır.
Televizyonlarda hangi programların ne oranda izlendiğine dair hesaplama ve sıralama için kullanılır. Reyting, belirli bir zaman diliminde (genellikle dakika veya saat) programı izleyen kişi sayısını temsil etmektedir.
Reytingler, programların izlenme oranını belirlemek için kullanılan iki ana ölçütü içerir: İzlenme oranı ve izlenme payı. İzlenme oranı, belirli bir programın ne kadar kişi tarafından izlendiğini yüzde cinsinden ifade etmektedir. İzlenme payı ise, aynı anda yayınlanan tüm programların toplam izlenme süresine oranla belirli bir programın ne kadar izlendiğini yüzde cinsinden ifade etmektedir
Ülkemizde Başbakanlık bünyesinde, Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığına bağlı olarak AGB Nielsen Media Research şirketi tarafından yapılmaktadır. Şirket ilk defa 1989 yılında ölçümlemeye 150 hanelik bir örneklemle başlamıştı.
Bugüne kadar çeşitli düzenlemelerden geçmiştir. Günümüzde panelde bulunan hane sayısının yaklaşık 5000 , paneldeki kişi sayısı ise 15 bin civarındadır. Düzenli olarak televizyon izlemeyen aileler de sistemden çıkarılmaktadır.
Kanal değiştirme ve yeni bir seçim yapılmadan önce kişi kendi numarasını girer ve ona göre değişikliği yapar. Toplanan bütün bu veriler özel bir hat üzerinden AGB ye ulaştırılır ve orada bilgi bankasında toplanır.
Toplanan veriler bilgisayar programı tarafından derlenerek ve reyting raporu denilen sonuç ortaya çıkmaktadır. Reklam verenler açısından, A ve B gruplarının öncelikle seyrettiği diziler, dönüşü daha yüksek bir reklam yatırımı olmakla birlikte, C ve D gruplarının beğeni ortalaması çoğu kez sürükleyici etken olmaya devam etmektedir.
Reyting sonuçlarında gördüğümüz “Total, AB, ABC1” gibi değerlerin açılımı sos yo-ekonomik statüye denk düşmektedir. A, B, C1, C2, D, E grupları toplumda farklı eğitim seviyesinde ve meslek grubunda olan bireyleri tanımlamak için kullanılan bir sınıflandırmadır.
Buna göre evinizde asıl gelir getiren kişinin eğitim seviyesi ve mesleği sizin hangi gruba atanacağınızı belirlemektedir. AB grubu, yüksek eğitimli ve gelir düzeyi yüksek bireylerden oluşmaktadır. Üniversite mezunu, beyaz yakalı çalışanlar, üst düzey yöneticiler ve akademisyenler bu grupta yer almaktadır.
Bu grup, televizyon içeriğini daha seçici izleyen, kaliteli yapımlara ilgi duyan kesimi temsil eder. Belgesel, kültürel programlar, politik tartışma programları bu grup içinde daha fazla izlenme oranı yakalayabilir.
ABC1 grubu hem AB grubunu hem de C1 grubunu kapsayan daha geniş bir orta-üst sınıf izleyici kitlesidir. Bu gruba giren bireyler genellikle lise ve üniversite mezunudur, şehirli ve çalışan kesimi temsil eder.
C2, D ve E grupları, gelir düzeyi ve eğitim seviyesi daha düşük olan kitleleri kapsamaktadır. Mavi yakalı çalışanlar, emekliler ve kırsal bölgelerde yaşayan bireyler bu kategorilere girmektedir. Bu gruplar genellikle daha geniş zamana sahip oldukları için gündüz kuşağı programları ve dizilerin ana hedef kitlesini oluşturmaktadır.
Reyting grupları, sadece kimlerin ne izlediğini değil, aynı zamanda hangi reklamın hangi kitleye ulaşacağını belirlemesi açısından da önemlidir. Tanımlanmış bir zaman diliminde belirli bir programı izleyen kitleyi de içine alır.
Bir dizi yayından kaldırılır, bir dizi de voleyi de vurur, bir yarışmanın yayın saati değişir, sanatçılığı hak etmeyen kimi insanları gün yüzüne de çıkarır. Belli bir izleyici kitlesinin yapımları internet üzerinden canlı olarak ya da sonradan indirip takip ettiği gerçeğini göz ardı ederek pastadan pay dağıttığı sürece bu izleyici kitlesi aleyhine adaletsizliğini sürdürmektedir.
Sırf bu sebepten ciddi takipçisi olan bir sürü yapım reyting kurbanı olarak yayından kaldırılmaktadır. Orijinal işler yerine hep birbirinin tekrarı, kopyası yapımları TV ekranlarında görmemize neden olmaktadır.
Kalitesiz yapımların ödüllendirildiği , arada istisnalar oluyor ama yeterli değildir. Kalitesiz yapımların kurtarıcısı, kaliteli işlerin ise tarihin derinliklerine gömen sistemdir.
Bir kanaldaki program tutunca, ötekiler de taklitle kanalları istila ediyorlar. Sonra hepsi rafa kalkıyor. Yalnızca bizde değil, dünyada da format sıkıntısı var. Yeni formatların çıkmadığı konuşulmaktadır.
Çünkü reytingi halkın iki kutba ayrılarak birbirine düşürecek entrikalar belirlemektedir. Çatışma üzerine kurulu reyting anlayışı vardır. Reyting ölçümleri, televizyon programları, diziler, yarışmalar ve benzeri yayınların ne kadar popüler olduğunu göstermektedir.
Tüketim ekonomisinin gelişmesiyle birlikte bunların pazarlanması için gerekli ortam sağlandı. Reytingler ayrıca, televizyon kanallarının gelecekteki program planlarını belirlemesine etki eden veri kaynağıdır.
Burada "Halk bunu istiyor" görüşünü ifade edenler yanılgı içerisindedir. Reyting ölçümünün küçük bir örneklem grubuna dayanmasının genel izleyici kitlesini tam olarak temsil edememektedir. Reyting sistemine güvenilmemelidir. Manipülasyonu getirir. Bu sistem, kapitalizmle gelen kısır bir reyting-reklam döngüsüyle işlemektedir.
Özgür Karakaya
ozgur694@hotmail.com


