YÜCE TÜRK MİLLETİNE VE KAMUOYUNA DUYURU
Tarihimizin en kritik dönemlerinden birinden geçerken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Yüce Türk Milleti'nin bekasını tehdit eden, bir uçuruma sürükleme gayreti içinde olan gafillere ve onların sinsi planlarına karşı sessiz kalmamız düşünülemez!
AKP, MHP, DEM ve PKK çevrelerinin, Anayasa'yı kendi çıkarları ve bölücü emelleri doğrultusunda değiştirme dayatmalarına karşı Büyük Türk Milleti'nin sabrı taşmak üzeredir. Bu çevrelerin, terör örgütlerini ve uzantılarını kalkan yaparak, sözde "Türkiye Yüzyılı" aldatmacasıyla tek bir kişinin ikbalini kurtarmak ve bu mümkün olmazsa Anayasamızın temel direklerinden biri olan 66. Maddesini tahrif etmek istedikleri ayan beyan ortadadır.
Anayasamızın 66. Maddesi Pazarlık Konusu Değildir!
Anayasamızın 66. Maddesi, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" hükmüyle, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşlarımızı kucaklayan, birleştirici ve tarihi bir tanımdır. Bu tanımdan rahatsızlık duyanların iddia ettiği gibi, bu madde Türkiye'deki farklı etnik kökenlerin, dillerin, dinlerin veya mezheplerin varlığını asla inkâr etmez. Nitekim, yüz yılı aşkın bir süre önce, Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, sayısız cephede verilen kurtuluş mücadelesiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugüne kadar hiçbir vatandaşının kimliğini ve kültürel varlığını inkâr etmemiştir.
Anayasamızın 10. Maddesi, "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" diyerek bu ilkeyi perçinlemiştir. Ülkemizde, tek bir siyasi kimlik altında toplanmış olan, farklı dilleri konuşsa da, farklı ırk ve renklere mensup olsa da tüm yurttaşlarımız yasalar önünde eşittir. Hatta, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde 1965 yılına kadar yapılan nüfus sayımlarında yurttaşlara etnik kökenleri dahi sorulmamıştır. Bu durum, devletimizin kapsayıcı ve birleştirici ruhunun en net göstergelerinden biridir.
Tarihi Gerçekler ve Milli Kimliğimizin Meşruiyeti
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anadolu'daki Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi şanlı Türk Devletleri'nin doğal bir devamıdır. 11. yüzyıldan itibaren Anadolu coğrafyası "Türkiye" olarak anılmış, Osmanlı Devleti dahi Avrupalıların haritalarında "Türk İmparatorluğu" olarak yer almıştır.
Bu tarihi gerçeklik, "Türk" kimliğinin bu topraklardaki siyasal kimliğimiz olmasının ne kadar doğal ve meşru olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken, iddia edildiği gibi bir "Kürdistan" devleti yıkılmamış, onun toprakları işgal edilmemiş, "Kürdistan vatandaşlığı" gibi bir kavram ortadan kaldırılmamış, Kürtçe eğitim yasaklanmamış veya ulusal bir Kürt bağımsızlık savaşı bastırılmamıştır. Devletimiz, Osmanlı Devleti'nin kurtarılabilen toprakları üzerinde, Osmanlı vatandaşlarının yaşadığı ve Osmanlı devlet aygıtının hüküm sürdüğü coğrafyada kurulmuştur.
Bu devletin milli ve üniter bir yapıda kurulması, tarihin ve sosyolojinin de tasdik ettiği bir zarurettir.
Üniter Yapı, Milli Birliğin ve İstikrarın Teminatıdır!
Türk siyasi kimliği, Anayasa'nın 66. Maddesi, milli devlet ve üniter devlet yapısı; milli birliğimizi ve sosyolojik bütünleşmemizi güçlendirmiş, devletimizin ve milletimizin karşılaştığı sosyal çalkantı ve kaos dönemlerini daha kolay aşmasını sağlamıştır.
Unutulmamalıdır ki, Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte çoklu siyasal kimlik ve federal devlet yapısına sahip olan Sovyetler Birliği 15 ayrı devlete, Çekoslovakya ikiye, Yugoslavya ise altı ayrı ülkeye bölünerek tarih sahnesinden silinmiştir. Buna karşılık, üniter yapılarını koruyan Polonya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler, büyük sarsıntılara rağmen devlet bütünlüklerini muhafaza edebilmişlerdir.
Son Çağrı ve Uyarı!
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa'nın 66. Maddesinden, tek millet anlayışından ve tek siyasi kimlikten asla vazgeçmemelidir! Ülkemizin Lübnanlaşmasına, Yugoslavya gibi parçalanmasına, Irak gibi bir etnik ve mezhepsel kaosa sürüklenmesine asla izin vermeyeceğiz! Etnik ve kültürel kimliklerin siyasallaştırılması, ülkemizi bir etnik cehennemin kapılarına taşıyacak, geri dönülmez felaketlere yol açacaktır.
Bu tarihi sorumluluk bilinciyle, tüm vatansever güçleri, sivil toplum kuruluşlarını ve Yüce Türk Milleti'ni, Cumhuriyetimizin temel değerlerine ve üniter yapımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz!
Yaşasın Tam Bağımsız ve Üniter Türkiye Cumhuriyeti Devleti!
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!
Ali Berham ŞAHBUDAK
Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi Kurucu Genel Başkanı