Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Kurulu’nu ve Millî Eğitim Bakanlığı’nı Uyarıyorum!
Akran Zorbalığı, Çocuklarımızın Geleceğini ve Eğitim Sistemini Tehdit Ediyor: Acilen Ulusal Eylem Planı Başlatmalıdır!
Okullardaki “Akran Zorbalığı” sorunun artarak devam ettiğini ve toplumsal bir yaraya dönüştüğünü kaydeden DESAM Başkanı Gürkan Avcı, basına yansıyan “Akran Zorbalığı” olaylarının, okullardaki şiddet, çeteleşme ve mafyalaşma vakalarının aysbergin görünen kısmı olduğunu ifade ettiği basın açıklamasında önemle şunları kaydetti;
Saygıdeğer basın mensupları, kıymetli anne babalar, değerli öğretmenler ve sevgili öğrenciler,
Çocuklarımızın geleceğini, okul güvenliğini ve toplumsal barışımızı tehdit eden derin bir meseleye dikkatinizi çekmek istiyorum: yalnızca bir eğitim sorununa değil, hepimizin yüreğini yaralayan, toplumsal vicdanımızı kanatmaya başlayan çok büyük bir meseleye dikkat çekmek istiyorum: Okullarımızı Saran, Akran zorbalığı sorunu…
Akran zorbalığı yalnızca sınıfta birkaç çocuğun birbirine takılması, şakalaşması değildir. Bu; sistematik biçimde tekrarlanan, fiziksel, sözel, duygusal, hatta dijital ortamlarda görülen, çocuklarımızın psikolojisini örseleyen, okul hayatını çekilmez hale getiren, özgüvenlerini yıkan ve onları hayata küstüren bir şiddet türüdür. Daha da önemlisi, akran zorbalığına maruz kalan çocukların eğitimden kopma, içine kapanma, depresyon, hatta intihara sürüklenme riski yüksektir. Bu nedenle mesele, bireysel değil, toplumsal ölçekte bir krizdir.
Türkiye’nin yaşadığı ekonomik kriz, siyasetin kutuplaştırıcı dili, hukuksuzluklar, yolsuzluklar, torpil, adam kayırma ve adaletsizlikler yalnızca yetişkinleri değil, en kırılgan varlıklarımızı, çocuklarımızı da derinden etkilemektedir. Evlerinde borç, kaygı ve öfkeyle büyüyen çocuklar; ekranlardan küfür, tehdit ve hakaret izleyen gençler; elbette bu şiddet dilini okula taşıyor. Toplumdaki agresyon, doğrudan sınıflara ve okul bahçelerine yansıyor. Siyasiler, televizyonlar ve sosyal medya, çocuklara “zorbalığın ödüllendirildiği” bir Türkiye gerçeği sunuyor. İşte bu nedenle akran zorbalığını yalnızca bireysel değil, aynı zamanda yapısal ve kültürel bir sorun olarak görmek zorundayız.
Bu yüzden mesele bireysel değil, toplumsal ölçekte bir krizdir. Bugün çocuklarımız, adaletsizlikle, liyakatsizlikle, zorbalığın ödüllendirildiği bir kültürle büyüyor. İşte bu yüzden akran zorbalığını sadece bireysel bir mesele olarak değil, kültürel ve yapısal bir sorun olarak görmek zorundayız.
Ancak ne yazık ki Millî Eğitim Bakanlığı bu büyük tehlike karşısında sessizdir. Bugün okullarda yaşanan “Akran Zorbalığı” vakaları artarken, bakanlık hâlâ günü kurtaran, göstermelik, içi kof projelerle oyalanmaktadır. Liyakatsiz, ehliyetsiz ve ideolojik kadrolarla yönetilen bir eğitim sistemi, böylesine derin ve katmanlı bir sorunu çözemez. Çocuklarımızın ruh sağlığı için, geleceğimiz için bu ilgisizlik, bu beceriksizlik kabul edilemez.
Biz DESAM olarak şunu açıkça söylüyoruz: Akran zorbalığı ulusal güvenlik meselesi kadar önemli bir toplumsal güvenlik meselesidir. Çünkü şiddeti içselleştirmiş bir nesil, geleceğin de şiddetini üretir.
Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Kurulu’na ve Milli Eğitim Bakanlığı’na sesleniyoruz!
Sadece eleştirmekle yetinmiyoruz, çözüm önerilerimizi de ortaya koyuyoruz:
İvedilikle, Ulusal Akran Zorbalığıyla Mücadele Eylem Planı derhal hazırlanmalı ve tüm okullarda uygulanmalıdır. Her okulda bağımsız, tarafsız ve yetkin “Zorbalık İzleme ve Önleme Birimleri” kurulmalıdır. Öğretmenler ve okul yöneticileri, zorbalığı tanıma, önleme ve müdahale konusunda kapsamlı eğitimler almalıdır. Psikolojik danışman ve rehber öğretmen sayısı artırılmalı, her öğrenciye kolayca ulaşabilecek güçlü bir destek ağı oluşturulmalıdır. Veliler için bilgilendirme seminerleri ve atölyeler düzenlenmeli, aileler bu sürece aktif biçimde dahil edilmelidir.
Dijital zorbalığa karşı yasal düzenlemeler güçlendirilmeli, sosyal medya ve oyun platformlarında çocuklarımızı hedef alan şiddet ve hakaret içerikleri sıkı denetlenmelidir. Şiddeti meşrulaştıran siyasi söylemlerden uzak durulmalı, örnek alınacak dil, empatiyi ve barışı besleyen bir dil olmalıdır.
Bugün bir çocuğun sınıfta maruz kaldığı alay, küçük düşürülme, itilip kakılma; yarının öfke biriktiren, özgüvenini yitiren, hatta şiddeti yeniden üreten yetişkinlerini doğurmaktadır. Bu zinciri kırmak zorundayız. Çocuklarımızın güvenli, huzurlu, özgür ve mutlu okullarda eğitim görmesi en temel haklarıdır.
Biz DESAM olarak diyoruz ki: Çocuklarımızın yarınları için bugünden harekete geçelim. Akran zorbalığını görmezden gelmek, sessizlikle normalleştirmek; çocuklarımızın hayatına işlenmiş büyük bir ihanet olur.
Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Kurulu’nu ve Millî Eğitim Bakanlığı’nı acilen sorumluluk almaya, toplumumuzu da bu büyük meseleye duyarlılık göstermeye davet ediyorum.
Hep birlikte şiddetin değil sevginin, zorbalığın değil dayanışmanın, umutsuzluğun değil güvenin hüküm sürdüğü okullar inşa etmeliyiz. Çünkü: Zorbalıkla büyüyen bir çocuk, yarının barışını değil yarının şiddetini üretir. Bizim görevimiz, şiddet zincirini kırmak ve çocuklarımıza güvenli bir gelecek bırakmaktır.