TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 19'uncu kez toplandı. AKP, MHP ve DEM Parti temsilcilerinden oluşan heyetin İmralı'ya gerçekleştirdiği ziyaret sonrasında yapılan ilk toplantıda konuşan DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, şunları söyledi:
"Rapora dair bir ortaklık arayışı bizler açısından kaçınılmaz. Bunun farkında olarak ilk tespiti şöyle yapmak isteriz: Bu rapor, konusunun siyasi ve hukuki varlık gerekçesine uygun ve ona sadık bir rapor olmalı. O yüzden de ortaklaşma eğilimi, ortaklaşma çabaları gerçekten karşılıklı olmalıdır. Her konuda aynı düşünmediğimizi defalarca söyledik. Buna rağmen, ortak çıkarımları zorlayan bir sorumlulukla ele alınması gerektiğini düşünüyoruz raporun.
Buradan hareketle, sıkça içine düştüğümüz yanlış durum ya da 'tuzak' olarak değerlendirdiğimiz bir şeyi de işaret etmek isteriz. Rapor yazım sürecinde, geleneksel olarak durduğumuz yerde ısrar etme anlayışı kesinlikle bizim açımızdan rapora hakim olmamalıdır. Sadece yasal mevzuata, önerilere sıkışmış bir rapor olmamalı; kesinlikle hukuk-politik bir rapor olmalıdır.
"BU RAPOR ONURLU, KALICI BARIŞA VE DEMOKRATİKLEŞME TEZİNE HİZMET ETMELİ"
Sorunun adını doğru koymadan yapılacak her öneri amaca hizmet etmeyecektir. O yüzden, bu raporun bir hukuk-politik rapor olması gerektiğini, sorunun adının da bunun farkında olarak konması gerektiğini söylüyoruz. Sorunu farklı tarifleyebiliriz ama bu sorunun çözümü noktasında yol ve yöntem arayışlarında ısrarlı bir ortaklık arayışının, en azından sürecin temel ruhu ve raporun temel ruhu olarak oluşturulması gerektiğini demekteyiz. Bu nedenle rapor, bizim için bir amaca hizmet etmeli. Onurlu, kalıcı barışa ve demokratikleşme tezine hizmet etmeli ve raporun temel omurgasını da bunun oluşturması gerektiğini düşünüyoruz."
"KÜRT HALKI, HUKUK KAPISINDAN İÇERİ GİRMELİ"
Çiçek, partisinin raporunun altı bölümden oluştuğunu, toplamda 125 sayfa olduğunu ve üzerinde çalıştıklarını belirtti. Çiçek, şu ifadeleri kullandı:
"Birinci bölümde temel tez olarak Kürt meselesini tarif etmek zorunda olduğumuzu düşünüyoruz. Kürt meselesi, en azından birinci bölümde, bir güvenlik sorunu değil; varlığın inkarı, eşitsizlik ve hukuk sorunu olarak işlenmektedir. Hepimizin de malumu olduğu üzere, Cumhuriyet kurulurken Kürtlerin hukuk kapısının dışında tutulduğundan hareketle, birinci bölümde Kürt halkının hukuk kapısından içeri girmesi ve demokratik cumhuriyet bağlamının ele alınmasını zorunlu görüyoruz. Yani demokratik cumhuriyet perspektifi ve Kürt halkının hukuk kapısından içeri girmesi, olmazsa olmaz iki kopmaz bağ olarak değerlendirilmektedir.
"ÇATIŞMASIZLIK ORTAK HEDEFİMİZDİR"
İkinci bölümde, sorunun adını koyan ama tarihsel köklerini de özetleyen ve bugünkü fotoğrafı çeken bir yaklaşımın bulunması bizler açısından kaçınılmaz. Yani tarihsel seyirle birlikte bugünkü fotoğrafı ortaya koyan bir bölüm. Şimdi, her birimizin üzerinde ortaklaştığı temel şeylerden biri farklı tariflerimiz olsa da çatışmasızlığın ortak hedefimiz olduğudur. Çatışmasızlık iklimini sağlamak ortak hedefimizdir. O yüzden ikinci bölümde, çatışmanın tarihsel seyri ile çatışmanın toplumsal, siyasal, ekonomik ve maliyet boyutlarının mutlaka işlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir üçgen teorisi bağlamında söyleyecek olursak çatışma, çözüm ve kalıcı barış gibi bir okuma ve perspektifi gerçekten yerli yerine oturtmamız gerekiyor.
Buradan hareketle, bu bahsettiğimiz çatışma–çözüm–kalıcı barış üçgenine dair komisyonda epey bir dinleme yaptık. Sürecin hem şeffaf hem katılımcı yürütülmesi, bu ülkede sadakat gereği, komisyondaki dinlemelerden yola çıkarak yapılan en önemli tespit ve çözüm önerilerinin mutlaka ortak raporda yer alması gerektiğini göstermektedir.
"BARIŞ STRATEJİSİ" VURGUSU
"Üçüncü bölüm, daha çok bizim 'barış stratejisi' dediğimiz bölümdür. Burada önemli olan, daha çok somut ve güne odaklanmamız gerektiğidir. Hem Sayın Öcalan'ın rolü bağlamında hem de silah bırakma çağrılarının gerekçesi ve stratejik barış arayışı… Yani silah bırakma çağrılarının gerekçesi ile stratejik barış anlayışını, barış stratejisi bağlamında belirgin kılmak ve çerçevesini oluşturmak gerekiyor.
Bunun için ortak kavramlarda buluşmak şart. Her konuda aynı düşünmüyoruz ama eğer yeni bir kapı açılacaksa, yeni bir sayfa açılacaksa, üçüncü bölümde ortak kavramlarda buluşma zorunluluğu bizim için kaçınılmaz. Yıllarca 'demokratik hukuk devleti' dedik ancak özellikle yeni dönemin ortak kavramları nelerdir diye soracak olursanız, üçüncü bölümde işlerimiz demokratik cumhuriyet, demokratik ulus ve ortak vatan kavramları üzerinde daha somut formüllere ve daha somut ortaklıklara gitmektir. Bu da ikinci yüzyıl yürüyüşümüz açısından kaçınılmaz görülmektedir."
"RAPOR TARİHSEL BİR ÇAĞRIYLA BİTMELİDİR"
Dördüncü bölümümüzün başlığı 'Çözüm Mimarisi ve Hukuksal İnşa', beşinci bölümümüzün başlığı 'Entegrasyon, Geçiş Dönemi Yasaları ve Demokratik Siyaset Hakkı', altıncı bölümümüz ise 'Beklentiler ve Çağrı' bölümüdür. Bu bölümde, çözümün Türkiye'ye kazandıracakları ile demokratikleşme arasındaki bağın güçlü bir şekilde kurulması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu anlamda, çözümün kazanımları bağlamında ekonomik refah ve demokratikleşme perspektifi olmazsa olmaz diye düşünüyoruz.
Raporun aslında bütünlüğünü, ruhunu ve anlayışını vermesi gereken temel husus Kürt meselesinin Türkiye'nin demokratik çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesi mücadelesi ve Türkiye'nin demokrasi mücadelesiyle olan bağının ortaya konmasıdır. Bu iki başlığı birbirinden ayıran yaklaşımları, en azından raporumuzun mantığı bağlamında doğru bulmadığımızı peşinen belirtmek isteriz. Rapor şu çağrıyla bitmelidir, bir tarihsel çağrıyla… Kürt halkının hukuk kapısından içeri girmesi, kalıcı barış ve demokratik cumhuriyet için tüm aktörlere ortak irade çağrısıyla bitmeli diye düşünmekteyiz."
"UMUT İLKESİ GETİRİLMELİDİR, TERÖRLE MÜCADELE KANUNU KALDIRILMALIDIR"
DEM Partili Çiçek, önerlerini ise özetle şöyle sıraladı:
"Büyük barışın omurgasının, demokratik entegrasyon ve barış yasasından geçtiğini düşünmekteyiz. Kendini feshederek silah bırakan örgüt mensuplarının ve bu örgüt ya da örgütler nedeniyle yargılanan, cezaevine girmiş veya sürgünde yaşamış kişilerin hukuki, idari, mali ve cezai durumlarını düzenleyen özel bir çerçeve kanunu olmalıdır. Bu yasayla, uzun yıllar süren çatışmanın yarattığı siyasi ve hukuki tahribatı sonlandırmak, kalıcı barışı tesis etmek, toplumsal uzlaşıyı güçlendirmek ve demokratik entegrasyonu güvenceye almak temel amaçtır. Yasa, siyasal nedenlerle yurt dışında bulunanların ve uzun yıllar cezaevlerinde kalanların toplumsal ve siyasal yaşama katılımlarını güvence altına almalıdır. Çatışma sürecinin tarafı haline gelmiş tüm kesimleri kapsamalı, suç işleyen–işlemeyen gibi ayrımcı kategoriler oluşturarak yeni dışlanma alanları yaratmamalıdır.
Umut ilkesi dediğimiz şey, sadece hukuki ve teknik bir mesele olarak görülmemeli; insan onurunun ve hukuksal eşitliğin zorunlu sonucudur. Terörle Mücadele Kanunu'nun tamamen yürürlükten kaldırılmasını, barış ve demokratik toplum hedefine ulaşmada önemli bir eşik olarak gördüğümüzü belirtmek isteriz.
"YENİ BİR İNFAZ KANUNU BİZLER AÇISINDAN KAÇINILMAZDIR"
Yeni bir infaz kanunu bizler açısından kaçınılmazdır. Ayrımcı istisna hükümleri kaldırılmalıdır. Ağırlaştırılmış müebbetlerde koşullu salıvermenin önü açılmalıdır. Tecrit rejimlerine son verilmelidir. Yüksek güvenlikli S ve Y tipli hapishane modelleri ciddi şekilde gözden geçirilmeli, tecrit rejimini içeren tüm bu hapishane modelleri kapatılmalıdır. Hasta, yaşlı ve engelli mahkumlar için infazın ertelenmesini kolaylaştıran düzenlemeler yapılmalıdır. Adli Tıp Kurumu tek karar merci olmaktan çıkarılmalıdır. İdare ve gözlem kurullarının koşullu salıverme üzerindeki keyfi yetkileri kaldırılmalıdır. Muhalif kesimleri hedef almak için kullanılan düzenlemeler kaldırılmalıdır. OHAL ve KHK'ler ile yaratılan mağduriyetler giderilmelidir."
Kaynak : https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/dem-parti-surec-komisyonunda-taleplerini-acikladi-dikkat-ceken-umut-ilkesi-vurgusu-2458599


