2. Çözüm Süreci kapsamında TBMM’de kurulan komisyon rapor hazırlama sürecine girerken, siyasi partiler de komisyona raporlarını sunmayı sürdürüyor. Son olarak HÜDA PAR da raporunu açıkladı. HÜDA PAR’ın komsiyon üyesi parti genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, dün TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’la bir araya gelerek, partisinin 57 sayfalık raporunu sundu.
PKK VE KÜRT SORUNU İKİ FARKLI KONU OLARAK İŞLENDİ
HÜDA PAR’ın raporunda PKK terör örgütü ile “Kürt sorunu” iki ayrı başlık olarak işlendi. Raporda; PKK’nin Kürt sorunun yarattığı sosyo-politik zeminden beslenerek, iddia konusu sorunu terör ve şiddet sorununa sıkıştırılmasına neden olduğu belirtildi. Bu nedenle PKK’nin “Kürt sorununun” çözümüne engel oluşturduğunun vurgulandığı raporda; Kürt sorununun “güvenlik sorunu” bakış açısından çıkarılarak, siyasi ve yasal zeminde ele alınması gerektiğine işaret edildi. Bu kapsamda raporda “Şiddet sorunu” ve “Kürt sorunu” olarak iki farklı başlıkta çözüm önerileri sunuldu.
PKK’NİN DOĞMA NEDENİ ASİMİLASYONCU CUMHURİYETMİŞ!
Cumhuriyet’in ilk yıllarından “tek parti dönemi” olarak bahsedilen raporda; “Cumhuriyet’in ilanından sonra, yönetimi tekeline alan ‘Tek Parti’ döneminde toplum mühendisliği yapılarak dışlama, tektipleştirme, inkâr ve asimilasyon politikaları hayata geçirilmiştir. Bu tepeden inmeci yaklaşım Türkler ile Kürtler arasındaki tarihsel kardeşlik hukukunu zedelemiş; ideolojik baskı ve dayatmalar neticesinde mesele giderek içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Kürtler, PKK’nın silahlı şiddetinden çok önce devletin inkâr, baskı ve dışlayıcı politikalarıyla tanışmış; bu yanlış uygulamalar bir yandan Kürt meselesini derinleştirirken şiddeti yöntem olarak benimseyen yapıların meseleyi istismar etmesine zemin hazırlamıştır” savunusu yapıldı.
TÜRK-KÜRT-ARAP İTTİFAKI: SURİYE DİZAYNI
Terör örgütünün silahları bırakmasıyla Kürtlerin istemlerinin sağlıklı bir siyasi zeminde konuşulmasının yolunun açılacağının belirtildiği raporda; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türk-Kürt-Arap İttifakı” çıkışına da adeta destek verildi. Bu konu hakkında raporda; “Siyonist tehlikeye karşı ‘Türk-Kürt-Arap İttifakı’ olarak özetlenebilecek ‘terörsüz bölge” söylemi; Kürt, Arap, Alevi ve Sünni fark etmeksizin bir bütün olarak Suriye’nin de Esad sonrası adil, huzurlu ve güven veren bir devlet düzenine kavuşması hedefiyle de örtüşmektedir” iddiası dile getirildi.
‘SADECE PKK İLE SINIRLI KALMAMALI’
Bu kapsamda raporda; “güvenlik sorunu” olarak ele aldığı PKK’ye yönelik yasal düzenlemelerin sadece PKK’ye özel değil, şiddetle arasına mesafe koymuş veya koyacak olan örgütleri ve eylem yeteneğini yitirmiş tüm yapıları kapsaması gerektiği vurgulandı. Bu bölümde yasal düzenlemeler için şu öneriler sıralandı:
- “Yasal düzenleme, fesih kararı almamış olsa bile uzun süredir şiddete başvurmayan, üye sayısı ve teşkilatlanma bakımından silahlı eylem kabiliyetini yitirmiş yapıları da kapsamalı. Zira terör listesinde bulunan birçok örgütün toplantı yapacak yeterliliğe sahip olmadığı bilinen bir gerçektir.”
- “Feshedilen veya münfesih sayılan örgütlerin; şiddet eylemlerine bizzat iştirak etmemiş, eline silah almamış üyeleri, kurucuları ve yöneticileri hakkında ‘örgüt üyeliği’ veya ‘yöneticiliği’ suçlamasıyla ceza verilmemeli.”
- “Örgüt mensuplarının, terör örgütü üyeliği dışındaki diğer suçlardan dolayı aldıkları cezaların infazında kayda değer bir indirime gidilmeli.”
- “Bu amaçla mevcut Terörle Mücadele Kanunu ya tümüyle yürürlükten kaldırılmalı veya sürecin ruhuna uygun şekilde yeniden düzenlenmelidir.”
KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜ: GERİCİ VE BÖLÜCÜLÜK KABUL EDİLMELİ!
Raporda; ikinci başlık altında alınan “Kürt sorunu”nun çözümü içinde ayrı yasal düzenleme önerileri sunuldu. Bu öneriler genel olarak “gerici” istemler oldu. “Kürt meselesi bağlamındaki temel hak ve hürriyetler, şu ya da bu örgütün silah bırakma şartına bağlı birer ‘müzakere kartı’ değildir. Kürt meselesinin çözümü, statükocu ezberleri bozacak kapsamlı bir hukuk devrimiyle mümkündür” denilen raporda şu yasal öneriler sunuldu:
- “Tek tipçi, ötekileştirici unsurlardan ve her türlü ideolojik dayatmadan arındırılmış, halkın inanç değerleriyle uyumlu, adalet ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalı.”
- “Anayasanın 66. maddesinde (Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür) yer alan ve vatandaşlığı etnik bir kökene bağlayan ifadeden vazgeçilmelidir.”
ANADİLDE EĞİTİM İSTEMİ
- “Anayasanın 42. maddesindeki ‘Türkçeden başka hiçbir dil ana dil olarak okutulamaz’ hükmü değiştirilmeli; ‘Devlet, Türkçenin yanında vatandaşların anadillerini öğrenmelerini ve bu dilde eğitim almalarını güvence altına alır’ hükmü getirilmeli.”
- "Başta Şeyh Said olmak üzere, halkın saygı duyduğu Kürt âlimlerine geçmişte yapılan zulümler resmen kabul edilmeli, devlet adına özür dilenmelidir. Saidi Kürdi (Said Nursi), Şeyh Said ve Seyyid Rıza’nın mezar yerleri açıklanmalıdır.”
- “Ders kitaplarında Kürt tarihine ve edebiyatına yer verilmeli, örnek tarihi şahsiyetler hak ettiği değeri görmelidir.”
- “Bölgenin manevi dinamikleri olan medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve medreseler tarafından verilen icazetlere resmî statü tanınmalıdır.”
ÖZERKLİK TALEP EDİLDİ
Öte yandan raporun birçok bölümünde, anti laik ifadeler ve şeriat savunusu yer aldı. Ulus devlet yerine İslam birliği modeli önerildi. Merkeziyetçi yapıya son verilmesi, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ve kayyum uygulamalarına tamamen son verilmesi de raporda bulunan dikkat çeken istemler oldu.
Kaynak : cumhuriyet.com


