Rogg & Nok
ATATÜRK'E VE KURDUĞU BU CUMHURİYETE BU KİN VE NEFRET NİYE?
Yorumsal Bir Bakış, Mantıksal & Yapısal Özet ile Analitik Yorum
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 30 Ağustos Paylaşımına Eleştirel Yaklaşım
Aşağıdaki metinde bu başlık altında, Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve onun simgesi Atatürk’e yönelik olumsuz tutumların nedenlerine dair çok yönlü bir değerlendirme yapmak gerekir. Türkiye’nin toplumsal ve kurumsal yapısı, geçmişten günümüze aktarılan değerler, güncel siyasi iklim ve kurumların değişen rol algıları bu meselenin temel bileşenlerindendir.
Öncelikle, Atatürk ve onun öncülüğünde kurulan Cumhuriyet, laiklik anlayışıyla birlikte toplumsal dönüşümün ve çağdaşlaşma hedefinin sembolüdür. Ancak geçen yüzyılda, bu değerler etrafında şekillenen kurumlar zaman zaman farklı ideolojik yaklaşımlara maruz kalmış, bazı dönemlerde de sistemli bir şekilde bu ilkelerin içi boşaltılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren, belli çevrelerde Atatürk’ün temsil ettiği laiklik ve milli egemenlik kavramlarına karşı bir direnç oluşmuş, bu da zaman içinde söylem ve uygulamalara yansımıştır.
Bugün gelinen noktada; devletin stratejik kurumlarından bazılarının, toplumu ayrıştıran ve toplumsal hafızayı zedeleyen pratiklere imza atmaları, toplumsal kutuplaşmanın güncel örnekleri arasında yer almaktadır. Özellikle sosyal medya ile görünür hale gelen paylaşımlar, toplumsal hassasiyetleri tetiklemekte ve Cumhuriyet’in kazanımlarına yönelik kaygıları artırmaktadır. Bu noktada, devletin tüm kurumlarının tarihsel sorumluluklarını hatırlaması ve kurucu iradenin mirasına sahip çıkması gerekliliği öne çıkar.
Aşağıdaki metinde yapısal olarak bakıldığında; bu tür olaylar, kurumsal hafızanın ne kadar dinamik ve kırılgan olduğunu da gözler önüne seriyor. Günümüzde, kurumların kendi kimliklerini ve değerlerini yeniden tanımlama süreçleri; toplumsal barış ve ortak aidiyet duygusunu zedeleyebilecek kadar etkili olabiliyor. Atatürk’e yönelik kin ve nefretin, yalnızca kişisel bir duygu değil, aynı zamanda kurumsal ve toplumsal hafızanın manipüle edilmesiyle de beslenebileceği unutulmamalıdır.
Analitik olarak değerlendirildiğinde, bu tür olaylar, toplumun değişen güç dengeleriyle birlikte Cumhuriyet’in temel ilkelerinin ne kadar korunabildiği ve bu ilkelerin günümüz Türkiye’sinde hâlâ ne denli güçlü bir toplumsal zemin bulduğunu sorgulatmaktadır. Nihayetinde, bu sorgulama hem Cumhuriyet’in değerlerinin hem de toplumsal uzlaşı arayışının ne derece canlı tutulabildiğinin bir göstergesidir.
Yorumsal Bakış
Aşağıdaki Metin, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 26 Ağustos Büyük Taarruz Zaferi’nin 103. yıldönümüne ilişkin yaptığı sosyal medya paylaşımında, Mustafa Kemal Atatürk’ün hem adını hem de fotoğrafını kullanmamasına sert bir eleştiri getirmektedir. Yazar, bu tutumu “çağ dışı” ve “çürümüş” bir zihniyetin yansıması olarak yorumlayarak, Atatürk’süz bir Cumhuriyet ve Atatürk’süz bir Büyük Taarruz kutlamasının mümkün olmadığını altını çizerek vurgulamaktadır. Metin, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in temel değerlerinin görmezden gelinmesini bir ihanet ve nefret suçu olarak nitelendirerek, toplumsal bellekte Atatürk’ün silinemez bir figür olduğunun altını çizer.
Mantıksal & Yapısal Özet
- Girişte, şehitler ve gazilere rahmet dilenirken, toplumsal birlik ve Peygamber sevgisiyle kalplerin kenetlenmesi çağrısı yapılmakta ve dini bir çerçeve sunulmaktadır.
- Gelişme bölümünde, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün paylaşımındaki Atatürk’ün fotoğrafının kaldırılması olayı aktarılır ve bu hareketin Cumhuriyet’in kurucusuna yönelik bir saygısızlık olduğu savunulur.
- Eleştiri ve Sonuçta, Emniyet’in bu yaklaşımı, mevcut siyasi iktidarla özdeşleştirilerek eleştirilir; Cumhuriyet’in ve Atatürk’ün değerlerinin yok sayılmasının mümkün olmadığı yüksek sesle ilan edilir. Atatürk’ün adı ve resmi olmadan yapılan kutlamanın bilinçli bir tercih olduğunu ve bunun altında yatan amacın toplumsal hafızadan Atatürk’ü silmek olduğu düşünülmektedir.
Analitik Yorum
Aşağıdaki Metin, toplumsal hafızanın ve ulusal kimliğin Atatürk figürüyle sıkı sıkıya örülmüş olduğunu savunmakta, devlet kurumlarının, özellikle de Emniyet gibi kamu düzenini temsil eden birimin, bu simge kişi ve değerleri görmezden gelerek kurucu ilkelerden saptığını iddia etmektedir. Eleştiri, yalnızca bir fotoğrafın kaldırılmasına değil, bunun arkasında yatan zihniyete ve siyasi yaklaşım biçimine yöneliktir. Metin, bu tür eylemlerin toplumsal kutuplaşmayı derinleştireceğine ve kurucu değerlerden sapmanın, devletin tarafsızlığını ve bütünlüğünü zedeleyeceğine işaret etmektedir.
Ayrıca, paylaşımda Atatürk’ün adının dahi anılmamasının, sadece bir ihmal değil; kasıtlı bir tavır olduğu, bunun da “kin ve nefret suçu” olarak nitelendirilebileceği iddia edilir. Bu durum, devlet kurumlarının tarihsel sorumluluklarını ve toplumsal uzlaşıyı koruma misyonunu sorgulamaya açar. Sonuçta, metnin bütününde, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in değerlerinin Türk milletinin yüreğinden silinemeyeceği yüksek perdeden dile getirilir ve toplumsal farkındalık çağrısı yapılır.
Saygılar…
Rogg & Nok Analiz Merkezi