Anayasa Mahkemesi, 22 Temmuz tarihinde CHP'nin Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyeliği seçimlerinin iptali için yaptığı başvuruyu reddetti. 5 üye seçiminin iptali istemine dair ilk incelemede AYM, 11'e karşı 4 oyla "görevsizlik" nedeniyle iptal isteminin reddine karar verdi. Resmi Gazete'nin 10 Kasım'daki sayısında AYM'nin iptal isteminin ret kararının gerekçesi yayımlandı.
Kararda," Anayasa'nın 148. maddesinin birinci fıkrasına göre AYM'nin, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve TBMM İçtüzüğünün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetlediği" belirtildi. Anayasa'nın 85. maddesinde de yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin TBMM kararlarının denetime tabi kararlar olduğu ifade edilen kararda şöyle denildi:
"Dava konusu TBMM kararı, TBMM'ye Anayasa'nın 159. maddesi kapsamında verilmiş HSK üyelerinden bir kısmının seçimi görevinin yerine getirilmesine ilişkin olup, söz konusu karar içeriği itibarıyla Meclis'in çalışma usul ve esaslarına yönelik herhangi bir düzenleme içermemektedir. Bu itibarla dava konusu TBMM kararıyla Meclis'in çalışma usul ve esaslarına yönelik İçtüzük değişikliği veya düzenlemesi niteliğinde bir kuralın veya uygulamanın öngörülmediği gözetildiğinde anılan kararın Anayasa'ya uygunluk denetiminin Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle dava konusu TBMM kararına ilişkin iptal talebinin görevsizlik nedeniyle reddi gerekir."
MURAT EMİR: BU KARANLIK HEPİMİZİ YUTAR
Kritik gelişmeye ilişkin CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Emir tarafından yapılan açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin HSK seçimlerine ilişkin kararıyla, TBMM çoğunluğuna tehlikeli bir alan açıldığına işaret ederek şu ifadeleri kullanıldı:
"Artık iktidarın, istediği bazı kritik düzenlemeleri “parlamento kararı” kılıfına sokarak yargı denetiminden kaçırmasının yolu açılıyor. Kural değişmemiş gibi gösterilip, uygulamayla Anayasa’nın içi boşaltılabiliyor.
Bunun ağır sonuçları olacaktır. Zira; Anayasayı resmen değiştirmeden, anlamını fiilen değiştirebilecekler. HSK ve yargı kurulları, hukuki fren olmadan siyasi çoğunluğa göre şekillendirilebilecek. Muhalefetin Meclis’teki temsil ve denetim hakları, “usul böyle” denilerek fiilen sıfırlanabilecek.
Aynı yöntemle yarın RTÜK, YSK ve diğer hayati kurumlar da “karar” zırhıyla partizanlaşabilecek. AYM bu alandan çekildikçe, Türkiye’de denetlenemeyen ve geri dönüşü zor bir keyfilik rejimi yaygınlaşacak. Bu karara teknik bir ayrıntı olarak bakamayız.
“Çoğunluğum var, istediğimi yaparım ve hiçbir mahkeme karışamaz” anlayışına verilmiş yeni ve çok tehlikeli bir kredidir. AYM kararlarına mahkemelerin uymamasıyla başlayan fiili keyfilik rejimi giderek derinleşiyor. Daha önce uyardım, yine uyarıyorum:
Bu karanlık hepimizi yutar."
TOLGA ŞİRİN: KRİTİK BİR KIRILMA
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Şirin de kararı şu ifadelerle yorumladı:
"Bir hukukçu olarak çok tehlikeli bir gelişmeye dikkat çekme gereği duyuyorum:
Anayasa Mahkemesinin dün Resmî Gazete’de yayımlanan ve sessiz sedasız şekilde arada kaynayan kararı, anayasal düzen açısından kritik bir kırılmadır.
Mahkeme, “eylemli içtüzük değişikliği” konusundaki en ilerici içtihatlarından birinden vazgeçmiş bulunuyor.
Burada teknik ayrıntılarına girmek mümkün değil ama şunu herkes bilmelidir:
Dünkü kararla birlikte, Türk anayasa hukuku tarihinde emsali görülmemiş bir denetimsizlik alanına kapı aralanmıştır.
Bundan sonra TBMM'deki çoğunluk, adını “parlamento kararı” koyduğu işlemlerle — neredeyse her şeyi — yapabilir. Ve hiçbir mahkeme bu işlemlere dokunamaz.
OHÂL KHK'larını adeta anayasa hükmünde kararname kılan bu sorunlu yaklaşım, şimdi olağan zamana teşmil edilmiş bulunuyor.
İnanılmaz bir keyfîlik dönemindeyiz. Hukuk camiasının umursamazlığı de en az kararın kendisi kadar ürkütücü."
















