TÜRK FELSEFESİ..
15.11.2025
§ Türklerin birbiri arkasına çeşitli yönlerde yayılmalarında kolaylık sağlayan başka bir amil de Türk maneviyatının sağlamlığıdır. Zaruret neticesi de olsa, bilinmeyen ufuklara doğru akmak, her ân karşılaşılacağı aşikâr tehlikeleri göğüslemeğe hazır bulunmak ve aralıksız bir ölüm-kalım savaşı içinde yaşamak, her millet için tabiî sayılacak bir davranış değildir.
Türklerde açık şekilde müşahede edilen ve onların tarih boyunca, hareketli bir topluluk hâlinde sürekliliğini mümkün kılan bu ruhî zindelik, başarılarla birlikte daha da artmış, her askerî muvaffakiyet yeni bir siyasi hedefe yol açmış ve ülkeler zapt edildikçe yeni fetih arzuları kamçılanmıştır. Bu durum Türklerde, zamanla, dünyayı huzur ve barışa kavuşturmağı gaye edinen bir fütuhat felsefesi ve her yerde âdil, eşitlikçi Türk töresini yürürlüğe koymak üzere bir cihan hâkimiyeti ülküsü doğurmuştur.
(Türk Milli Kültürü – Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu)
Batılı Emperyalistler artık bizim ihtiyar Cumhur ittifakında medet aramayı unutup yukarıdaki Felsefeyi de dikkate alarak, bir an önce Özgür Özel Liderliğindeki genç ve Atatürk düşünceli Türkiye Cumhuriyeti’ne özen göstermelidirler. Zira Türkiye Cumhuriyeti’ni hafife alırlarsa, sonra Çapanoğlu ile karşılaşacaklardır ki, hiç tavsiye edilmez. Çünkü, komşu İran olmak üzere bütün ulusalcı Asya başat Devletlerini de birlikte karşılamak zorunda kalacaklardır.
23 yılda AKP İktidarı, ülkeye hem de iki yönlü Çağ atlattı. Biri normal ekonomik çağdan enflasyon cağına, diğeri ise Cumhuriyet döneminden, Sevr dönemine bir geri dönüşüm tezahürü olarak ifade edilebilir. Ne ki böyle bir durumda ise çözüm meselesinin üzerinde en az iki defa durulmalıdır.
Bütçe açıklarının devamlı artması enflasyonun nedenini oluşturuyorken, Sarayın artan harcamaları, hele de son günlerdeki vekil transfer harcamalarıyla katlanıyor. Ne var ki açmazdaki AKP'nin Anayasa ihlallerinin ve kara para aklamalarının ceremesini daha fazla taşımak istemeyen bazı aklı başında, AKP muhalifi Vekiller, istifa ederek her an CHP'ye iltica edebilirler.
PKK meselesinin bir Kürt sorunu değil; ama Ortadoğu’da ulus Devlet istemeyen Emperyalist projesi olduğunu hep biliyoruz. Çünkü Türk ve Kürt'ün kardeş ve aynı Oğuz budunlarından olduğunu, milli ve gayri milli belgelere de dayanarak, defalarca yazdık ve de paylaştık.
Buna rağmen çözüm diye bir sorunda hala ısrar ediliyorsa, İmralı da Öcalan denilen, PKK kurucusu ve Kürt olduğu söylenirken, aslı Ermeni olan ve emperyalist BOP projesi hesabına misyoner yapılan zatla, yüz yüze bir anlaşma yapılarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Lozan dahil bütün milli müktesebatını ihtiva eden etnik değil; ama bir kardeşlik paktı imzalanmalıdır. Ve bu imzanın, Silivri’ye gidilmeden, Öcalan meclise getirilerek, mecliste alınması gerekir.
Bunda esas amaç, Öcalan'ı dinlemekten önce ondan peşinen, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüzel kimliğini itirazsız onaylayan bir imza almak olmalıdır. Ki ondan sonra, şayet yine bir silahlı itilaf olursa, Emperyalistin artık Kürt bahanesi(!) kalmamış olur. Yoksa Ermeniler Kürt de biz mi bilmiyoruz? Ve bakalım o zaman ne icat edecekler. Her ne ise, bu da esasen projelerinin iflası demek olmaz mı?
Müslümanlığın esası aslında sosyalizmdir. İşte bu nedenle de Müslüman ve Sosyalist bir adayın, USA da bugüne kadar alışılmamış bir ekseriyet ve biçimde NY Belediye Başkanı olarak seçilmesi, bütün dünya da yankılanırken, bize de İmamoğlu seçimlerini anımsattı.
İyiler ölür; ama kötüler geberir. Hatta kötüye rahmet okumak yerine, geberdi de kurtulduk derler. Yani kimse, istese de sonuçta geriye kalamaz. O halde, iyilere karşı olan bu beyinsiz, vicdansızlığınız nedendir. Cahil ve de gafil olmak insana ölçümüdür? Çünkü beyni olan vicdan taşır, vicdansız olansa beyinsizdir. Tıpkı Adaletin Hukuk, yani matematik dolayısıyla da mantık, mantığın ise beyin taşıdığı gibi. Yoksa evrimi yok sayıp tekrar hayvanlaşmak istiyorlarsa, maymun değil, Kartal olsunlar ki, zirvelerde özgür ve bağımsız ölebilsinler hiç olmazsa.
AYM Mahkemesini tanımayan bir Cumhurbaşkanı ülkesinde, Adalet Bakanı çıkmış yargı ülkesinden bahsediyor. Sormak lazım, acaba hangi yargı ülkesi bu? Anlayacağınız, Anayasayı kafalarına göre ihlal eden, hele de yönetici Bürokratların, Türkiye Cumhuriyeti'nde artık tüzel bir gelecekleri kalmamıştır. Aslında tam da bu nedenle Anayasayı, kendi kalıplarına uydurmaya çalışmıyorlar mı? Bu arada kontrolsüz bahis salgınıyla, futbol ligi bile kapatılma durumuna getirilmiş ülkemizde, biz hala nelerden bahsediyoruz.
Hele de yapılacak temizlik revizyonuna, ilk önce de 10 Kasım gününü okulların tatil günü yapan ve okul alanlarına kilit vuran, eğitim Bakanıyla başlanmalıdır. Ağızlarında sakız gibi çevirdikleri 23 yıllık menfaat yalanlarını millete belagat diye yutturanlarından, kurtulma vakti de artık gelmiştir. Çünkü, kendisine ispatlı belgelerle yapılan atıfları, muhaliflerine tenis topu gibi yollayan üst Devlet Bürokratlarını, Dünyanın bütün ülkelerinde arayın, bulamazsınız.
Kader demişken, 'Cumhur milletin kaderidir' diyen Bahçeliye anımsatalım o zaman. Aslı keder olan sen bırak kader olmayı filanda, ortağınla birlikte milletinize, cumhur karışımıyla içinde kaynattığınız bir kazanı nasıl kader yaptınız? Sen ona bak.
Atatürk'ün payidar olacak dediği Cumhuriyet, bugün öyle bir noktaya geldi ki, Partisinin Lideri bile Atatürk'ün arkasında göremediği milyonları, kendi arkasında toplayabildi. Her yaş günüyle daha da evrenselleşen ve yukarıda anımsattığım Türk filozofisiyle ÖLÜMSÜZLEŞEN, Mustafa Kemal ATATÜRK' ün, 10 Kasım 2025 tarihindeki, aslında 87'nci yaş günü, hepimize kutlu olsun.
Atatürk şayet Cumhuriyet Halk Partisini kurmasaydı, Cumhuriyet ülkemizde yerleşemezdi. O nedenle de esasen, iki zaferim vardır biri Cumhuriyet, diğeri Cumhuriyet Halk Partisidir demiştir. Çünkü CHP'nin 27 yıllık İktidarı ancak Cumhuriyetimizi kurtarabilmiştir. Öyle ki, Atatürk'e ve Cumhuriyete karşı olduğu halde 23 yıllık AKP İktidarı dahi 100 yıl sonra, ne yaptıysa Cumhuriyete gölge bile olamamış, bilakis Atatürk Cumhuriyetini, topluma daha da sağlam perçinlemiştir.
Bu da demek olur ki, 10 Kasım 2025 öncesi ve sonrasında Atatürk askeri olduğunu yedi düvele bir daha haykıran Türk milletinin, Atatürk'ün Partisini değil kapatmak, bunu düşünmek bile, efradıyla birlikte Devlet kapısının önüne konma nedeni olur. Bir de adama, 'hadi çekin arabanızı, yolunuz açık olsun' denir. Yorum sizindir artık.
Askeri kargo uçağı kazasında kaybettiğimiz Atatürk askeri şehitlerimize karanfil çelenklerimizle rahmetler yolluyor, bütün aile efratlarına da sabırlar diliyoruz. Sorumluları ise kime havale edelim. Buna da siz karar verin sayın okurlar…
Serendip Altındal














