PKK'nın Fesih Kararı ve Diyarbakır'daki Yansımaları
Barış İçin İlk Adım mı?
12 Mayıs tarihi, Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kaydedildi. PKK, silahlı mücadeleyi sonlandırarak kendini feshettiğini açıkladı. Bu karar, yıllar süren çatışmaların ardından gelen ilk somut barış adımı olarak değerlendirildi. PKK'nın fesih kararı, Diyarbakır'da beklenen kitlesel hareketliliği yaratmasa da kentte dikkat çekici bir şekilde karşılandı.
PKK'nın Fesih Kararı
PKK'nın 12 Mayıs'ta silahlı mücadeleyi sonlandırarak kendini feshettiğini duyurması, Türkiye'nin gündeminde geniş yer buldu. Bu açıklama, çatışmaların sona ermesi ve barış sürecinin başlaması açısından umut verici bir gelişme olarak yorumlandı. Ancak, kalıcı bir çözüm için atılacak somut adımların belirleyici olacağı görüşü, kentte öne çıkan düşünceler arasında yer alıyor.
Diyarbakır'da İlk Tepkiler
PKK'nın kararını açıklamasının ardından Diyarbakır'da gözle görülür bir kitlesel hareketlilik yaşanmadı. Kentin sakinliği, halkın ihtiyatlı iyimserliğini yansıttı. PKK'nın fesih kararı, kentte "barış için ilk adım atıldı" şeklinde yorumlandı, ancak bu adımın kalıcı bir barışa dönüşmesi için somut adımların atılması gerektiği vurgulandı.
Sosyal Medyada Tanrıkulu'nun Halayı
PKK'nın fesih kararının açıklanmasının hemen ardından, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun Diyarbakır Ulu Cami önünde halay çektiği görüntüler sosyal medyada gündem oldu. Bu görüntüler, halkın farklı kesimleri tarafından çeşitli şekillerde yorumlandı. Bazı kullanıcılar, Tanrıkulu'nun halayını barışa dair olumlu bir işaret olarak değerlendirirken, bazıları "erken kutlama" eleştirisinde bulundu.
Tanrıkulu'nun Açıklamaları
Sezgin Tanrıkulu, görüntüler hakkında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bir Kürt meselesi olduğunu vurguladı. Tanrıkulu, "Kürt meselesi aynı zamanda bu Cumhuriyetin demokrasi meselesidir. İnsan hakları meselesidir, adalet meselesidir. Dolayısıyla hızla ama hızla bu meseleler konusunda adım atacağımız bir yol haritasının parlamentoda başlaması lazım" ifadelerini kullandı. Tanrıkulu'nun açıklamaları, barış sürecine yönelik umutları artırmakla birlikte, bu sürecin parlamentoda somut adımlarla desteklenmesi gerektiğini belirtti.
Diyarbakır'daki Genel Hava
Diyarbakır'da PKK'nın fesih kararının ardından genel hava, ihtiyatlı bir iyimserlik olarak öne çıkıyor. Halk, barış sürecinin başlaması konusunda temkinli bir umut taşıyor. Ancak, bu iyimserliğin kalıcı bir barışa dönüşmesi için atılması gereken somut adımlar, Diyarbakır'ın gündeminde önemli bir yer tutuyor.
Barış Sürecinin Geleceği
PKK'nın fesih kararı, Türkiye'nin Kürt meselesine yönelik önemli bir adım olarak görülüyor. Ancak, bu adımın kalıcı bir barışa dönüşmesi için hükümetin ve parlamentonun atacağı somut adımların belirleyici olacağı vurgulanıyor. Diyarbakır halkı, barış sürecinin başarılı olması için siyasi liderlerden ve hükümetten beklentilerini dile getiriyor. Özellikle, demokrasi, insan hakları ve adalet konularında yapılacak düzenlemelerin, barış sürecinin geleceği açısından kritik öneme sahip olduğu belirtiliyor.
Barış sürecinin başarılı bir şekilde ilerlemesi ve kalıcı bir çözüme ulaşılması, Türkiye'nin Kürt meselesine yönelik önemli bir adım olacaktır. Bu süreçte, hükümetin ve parlamentonun atacağı somut adımlar, halkın barışa olan umudunu artıracak ve Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayacaktır.
Özet
Sonuç olarak, PKK'nın 12 Mayıs'ta silahlı mücadeleyi sonlandırarak kendini feshettiğini açıklaması, Diyarbakır'da ihtiyatlı bir iyimserlik yaratmış durumda. Kentte gözle görülür bir kitlesel hareketlilik yaşanmasa da halk, barış sürecinin başlaması konusunda umutlu. Ancak, bu sürecin kalıcı bir barışa dönüşmesi için hükümetin ve parlamentonun atacağı somut adımların belirleyici olacağı vurgulanıyor. Barış sürecinin başarılı bir şekilde ilerlemesi, Türkiye'nin Kürt meselesine yönelik önemli bir adım olacaktır.
Bu atmosferde Dış basın muhabirlerine konuşan uzmanlar, silahlı mücadelenin sona ermesinin sadece sembolik değil, yapısal dönüşümlere zemin hazırlayan bir gelişme olduğu görüşünde birleşiyor. Uzmanlara göre, ancak bu sürecin kalıcı bir barışa evrilmesi için atılması gereken adımlar arasında, siyasi ve hukuki reformlar, kayyum politikalarının sona erdirilmesi, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve sivil siyasetin güçlendirilmesi yer alıyor.
Silahsızlık kararını etkileri ne olacak?
Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, PKK'nın silahlı mücadeleyi sonlandırma kararının ardından yaşanacaklara dair iki kulvarda gelişme beklediğini söylüyor. Ruhavioğlu'na göre bu süreç hem teknik düzenlemeleri hem de Kürt toplumuna yansımaları içeriyor. Ruhavioğlu, örgütün "pratiği Abdullah Öcalan tarafından hayata geçirilmek üzere biz bir karar aldık" diyerek, Öcalan'a tam yetki verdiğini aktarıyor. Ruhavioğlu, "Görünüyor ki büyük ölçüde devletle Öcalan arasında gidecek" diyor.
Son yıllarda silahın kazanımları koruyan değil, tehdit eden bir unsura dönüştüğü görüşünü dile getiren Ruhavioğlu, 2023 seçimlerinde montaj videolarla silahlı örgütle bağlantı iddialarının propaganda konusu yapıldığını hatırlatıyor. Silahsızlık kararının ekonomik ve toplumsal alanlarda da olumlu etkiler yaratacağını belirten Ruhavioğlu, özellikle yatırım ve göç alanlarındaki dezavantajlı koşulların zamanla değişmesini bekliyor.
Reha Ruhavioğlu'na göre, silahsızlanma sürecinin başarıya ulaşması için Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'nda yapılacak bazı değişikliklerin yanı sıra iyi niyet adımları da büyük önem taşıyor. Özellikle hasta tutukluların durumunun aciliyet taşıdığını, bu konuda hızlı adımlar atılması gerektiğini belirten Ruhavioğlu, "dağdan inecek kişilerin topluma kazandırılması için de" yasal bir çerçevenin oluşturulmasının şart olduğuna dikkat çekiyor.
HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş gibi mahkeme kararlarına rağmen hapiste olan siyasetçilerin tutukluluğuna son verilmesi ve kayyumların geri gönderilmesi gibi adımların Kürtler açısından süreci "negatiften nötre getirecek" bir gelişme olduğunu belirten Ruhavioğlu, ekliyor:
"Eğer siz kayyumları geri çekmeyecekseniz, Selahattin Demirtaş'ı da hapisten çıkarmayacaksanız, burada bir barıştan bahsedemeyiz. Bu büyük bir çelişki olur."
Girasun: Sadece örgütsel değil, tarihsel bir kırılma
Rawest Araştırmalar Merkezi Koordinatörü Roj Girasun ise PKK'nın kararının sadece örgütsel değil, tarihsel bir kırılma anına işaret ettiğini söylüyor. Girasun'a göre, Kürt toplumunun 40 yılı aşkın süredir yaşadığı çatışmaların getirdiği siyasi ve duygusal yük, belki de ilk kez bu kadar ciddi şekilde hafifleyeceği bir evreye girebilir. Bu gelişmenin sadece sembolik olmadığını, pratikte de yeni bir dönemin kapısını araladığını belirten Girasun, artık silahların konuştuğu bir dönem sona ererken, yerini demokratik temsile ve siyasi çözüme dayanan bir dönemin aldığını ifade ediyor.
Girasun, gelişmenin yalnızca Türkiye'yi değil; Irak, İran ve Suriye'yi de içine alan karmaşık bir jeopolitik ağı etkilediği görüşünde. Türkiye merkezli yürüyen bu silahlı hareketin sona ermesinin, bölgenin güç dengelerinde ciddi değişiklikler yaratabileceğine dikkat çekiyor. "Bu dört ülkede devletlerin güvenlik odaklı refleksleri vardı. Şimdi bu reflekslerin dayandığı zemin sarsılıyor" diyen Girasun, bu durumun sadece iç siyasette değil, dış politikada da yeni bir normalleşme ihtiyacını doğurduğunu vurguluyor.
"Toplumda umut değil, merak baskın"
Kürt siyaseti ve toplumunun bu süreçten nasıl etkileneceğine ilişkin ise Girasun, artık Kürt siyasetinin daha güçlü şekilde demokratikleşme üzerinden tartışılacağını ifade ediyor. Meşru, çoğulcu ve şiddetten uzak bir siyaset alanının genişleyeceğini belirten Girasun'a göre, güvenlik eksenli söylemlerin gerilemesiyle birlikte, Kürt meselesinde iktidar ile muhalefet arasındaki rekabet daha barışçıl ve demokratik bir zemine taşınabilir.
Ancak şu an toplumdaki baskın duygunun heyecan ya da umut değil, merak olduğunu belirten Girasun, "Bu merakı azaltacak, umudu çoğaltacak adımları görmek gerekiyor" diyor.
Girasun kayyum uygulamalarının bugüne kadar silahlı tehdit gerekçesiyle meşrulaştırıldığını, ancak bu gerekçenin ortadan kalkmasıyla birlikte artık bu politikalardan hızla vazgeçilmesi gerektiğini savunuyor. "Seçilmiş kişilerin yerine kayyum atamak, halkın seçme hakkını fiilen ortadan kaldırmak demekti ve bu da demokrasiyi zedeliyordu" diyen Girasun, toplumda da bu uygulamalara yönelik ciddi bir memnuniyetsizlik oluştuğunu hatırlatıyor. Girasun, artık infaz, kayyumlar ve siyasi yasaklar gibi konularda gerçek bir normalleşme zamanının geldiğini vurguluyor.
Demirtaş sürece güven kazandırabilir
Selahattin Demirtaş'ın sürecin dışında bırakılmasının bu dönemin anlamını zayıflatacağını ifade eden Girasun, "Çünkü o, sadece Kürtler için değil, farklı kesimlerden insanları da bu yeni döneme inandırabilecek bir sosyolojik lider" diyor. Girasun'a göre, "Demirtaş sürece güven aşılayabilecek ve toplumsal uzlaşıyı güçlendirebilecek bir figür. "Onun dışarıda bırakılması, bu sürecin halk nezdindeki anlamını zayıflatır."
Ruhavioğlu da Demirtaş'ın tahliyesi ve kayyumların geri çekilmesi konusunu "en hızlı atılması gereken iki adım" olarak görüyor. Bu adımların Kürt toplumunun sürece desteğini artıracağını belirten Ruhavioğlu, "Kürt toplumunun sürece desteği Kasım, Şubat ve Mart sonunda, yani bu kavşakta üçte birden 55'lere, oradan da 65'lere geldi. Fakat bu altı ay içinde Kürt toplumunun umut duygusu pozitif yönde hareket etmedi, güven duygusu pozitif yönde hareket etmedi, heyecanı pozitif yönde hareket etmedi, kaygısı arttı" diyor.
"Kürtler taleplerinden vazgeçmiyor"
Ancak Kürtlerin sivil alanda taleplerinin devam edeceğini belirten Ruhavioğlu, bu sürecin Kürt sorununun tamamen ortadan kalktığı bir son değil, yeni bir başlangıç aşaması olduğunu vurguluyor:
"Kürtler taleplerinden vazgeçmiyor"
Ancak Kürtlerin sivil alanda taleplerinin devam edeceğini belirten Ruhavioğlu, bu sürecin Kürt sorununun tamamen ortadan kalktığı bir son değil, yeni bir başlangıç aşaması olduğunu vurguluyor.
Reha Ruhavioğlu da 2013-2014 barış sürecine gönderme yaparak bu dönemin Kürt hareketinin siyasal başarısını artırdığını ifade ediyor. DEM Parti'nin çatısı altında daha çoğulcu bir Kürt siyaseti yapısının gelişmesi gerektiğini belirten Ruhavioğlu, "Buradaki yüzde 13'ü tekrar almak ve orayı yönetmeyi başarmak sivil siyasi liderlerin merkezde olduğu bir değişim istiyor. Yani bugün parti tekrar Demirtaş gibi isimlere ihtiyaç duyacak" diyor ve barış döneminde Kürt oylarının yeniden DEM Parti çevresinde konsolide olabileceğini söylüyor.
Ruhavioğlu'na göre, PKK odaklı suçlamaların düşürülmesinin yalnızca Kürt siyasetine değil, aynı zamanda muhalefete, özellikle CHP'ye de olumlu yansımaları olması gerekiyor. Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmesi ve Van'da atanan kayyumların geri çekilmesi halinde, kent uzlaşısı kapsamında Esenyurt gibi yerlerde atanan kayyumların da anlamını yitireceğini ifade eden Ruhavioğlu, bu çelişkinin giderilmemesi durumunda seçmen nezdinde hükümetin inandırıcılığının sarsılacağını vurguluyor.
"Kürt seçmen muhalefete daha yakın" Ruhavioğlu, Kürt toplumunun şu anda siyaseten muhalefetle yol yürüdüğünü, buna karşın barış sürecini Erdoğan hükümetiyle yürüttüğünü söylüyor. Ölü ve katil sevici Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu dengeyi kendi lehine çevirmek için zamana ihtiyacı olduğunu vurgulayan Ruhavioğlu, bu anlamda 2027 yazından önce bir erken seçim beklemiyor.
Ruhavioğlu, "Üç ay sonra erken seçim yapılsa Kürt seçmen Erdoğan'la İmamoğlu arasında bir tercih yapsa büyük ölçüde İmamoğlu'nu seçecektir. Erdoğan, İmamoğlu'nu aday yaptırmamak, İmamoğlu'nun yerine vekaleten aday olacak birisinin Kürdün oy vermeyeceği birisi olmasını sağlamak gibi birçok gelişme içinde hareket edecektir. O yüzden Erdoğan'ın da zamana ihtiyacı var" diye ekliyor.
Haberi sonlandırırken şunu da belirtelim herkes eteğindeki taşları döküyor kısaca Sevinçten akan timsah gözyaşları diyebiliriz...
Saygılar…
Yorumsal haber Rogg & Nok Analiz Merkezi…